30 Kasım 2016

toplantıyı floransa'da yaparsan...


Benim çalıştığım yerin şöyle 'garip' bi işi vardı: Türkiye'nin her yerinden çalışanlar resmi bir emir yazısı ile toplanır, dikkatlerini konuya iyice versinler diye havaalanı yolunda Ankara'ya 40 km uzakta bir otele tıkıştırılır, toplantı sonrasında da hemen şehirlerine gerisingeri postalanırlardı; çünkü amaç 'iş'ti, gezmek tozmak değil. Ama ülke sınırları dışında durum tam tersi. Toplantı yeri olabildiğince turistik çekiciliği olan bir yer olmalı ki katılımcılar konuşulanlardan sıkılınca rahat rahat nefes alabilsinler, dahası katılım için ayrıca bir motivasyon olsun. Ben tabi ki ikinci yaklaşımdan yanayım :)


Floransa'da toplantı yapmak da çok riskli aslında. Kişinin aklının toplantı dışında olması gayet ihtimal dahilinde. Neyse ki (şımarıklığa bak) benim gibi daha önce Floransa'ya gelmişler için bu ihtimal daha düşük. Bence üçüncü gelişimde çok daha motive olurum toplantıya. Hatta dördüncüsünde toplantıyı üzerime bile yapabilirler, o kadar sahiplenirim...  


10 Kasım 2016

bologna



floransa'da toplantı olacakmış, davetliymişiz, davete icabet için görevlendirilmişiz. hay bin kunduz! "ben daha yeni gitmiştim floransa'ya" demek ayıp kaçacaktı, o yüzden sustum, sineye çektim. hele uçak biletinin bologna'dan alındığını duyunca, eyvah, dedim, ilkay yine kızacak! ama devlet görevi. seçenek yok. gittik bologna'ya da...

3 Ekim 2016

mikro iktisat, makro cüret


hacıbektaş'a her gittiğimde yanımda fotoğraf makinemi mutlaka götürüyorum. o 'bozkırın ortası'ndan hep beni tatmin eden şeyler çekebildim. bunlardan önemli bölümü de makrolar. daha önce de bu blogda hacıbektaş kırsalından denediğim makroları koymuştum (burada: makro); hala aynı noktadayım, yani hala yeni bi lens için param yok -başlığın ilk kısmı- ve hala öyle de olsa makro denemek çok hoş -başlığın ikinci kısmı-.  



instagram denen ortam bazen işe yarıyor. makro çeken birisi "kullanmayı öğrenmek zaman ister ama neden 'extension tube' denemiyorsun?" dedi de dank etti. şimdi aklımda en yakın zamanda bi extension tube almak var. ha bir de ilkay motosiklet ehliyeti almayayım diye bana canon L 70-200mm lens alacak. bu çok mühim notu eklemesem olmazdı. almak istediği zaman "neydi hatırlayamadım? hangi lensti o?" diyemesin diye.

içeride makroların devamı var. devam lütfen...

27 Eylül 2016

here comes the war - ukrayna


yıl 2014. ağustos'un 8'i. ilkay'ın eline ofisten bi görev emri tutuşturmuşlar. kalkıp hemen ukrayna'ya gitmeli, mikolayiv'e geçip takip ettiği gemiye eşlik etmeliymiş. nasılsa vize de yok ya, böyle oluyormuş rusya'ya, ukrayna'ya gidişler. bizimkisi biraz da benim gazımla pek ses etmedi, düştü yola...


7 Eylül 2016

london calling...


ilkay'ın bi toplantı için gittiği londra'da çektiği fotoğraflar olacak bu başlıkta. kendisi bu konularda ziyadesiyle tembel olduğu için onun anlattıklarını ben derleyeceğim, gerekirse abartacağım ve de çarpıtacağım, hatta kendisine karşı kullanacağım. maksat içimdeki kıskançlığı gevezelik malzemesine çevirmek. kuzenim hacer'in dediğine göre gevezelik konusunda pek mahirmişim.  bilse ki ben içe kapanık - duygusal çıkıyom her kişilik testinde...

1 Eylül 2016

sardes a.k.a. sart harabeleri


senelerdir salihli'ye gidip gelirmişiz de ilkay'ı bi sart'a götürmemişim. üstüne üstük bi de hep anlatıp duruyormuşum sart şöyle güzel, tapınağı böyle güzel diye. söz vermişim hatta! hatırlamıyorum ama bu hassas yerimdir; bi söz verdiysem tutarım. o konuda hala angaralıyım. kalkın da yola düşelim, dedim. --böyle artistlendiğime bakmayın salihli'den sart'a gitmek 10 dakikadan fazla değil. yani benimkisi harbiden süzme eşeklik--

31 Ağustos 2016

neşekronik - 2


daha dün neşe'nin 5. yaş gününü kutladık. bize katılacağının haberini aldığımda bu blogda artık yazdıklarımın amacının değiştiğini, bu blogu ileride okursa, bizim gezi günlüğümüzü okuyabilsin ve bizim ne menem insanlar olduğumuzu anlayabilsin diye yazacağımı söylemiştim. annemin babamın olsaydı ben çok eğlenirdim. blog yazma devri kapanıyor ve de hayatlarımız da değişiyor; artık kimse 160 karakter fazlasını okumuyor. benim de entry'lerim arasında uzun aralar var artık. neşe büyüyünceye kadar google blogspot'u hala destekler mi? sanmam. belki bizim gibi bi kaç insanı mutlu etmek adına açık bırakır bu servisi antika namına. neyse.. artık neşe için de yazdığım bu blogda 2 yaşından sonra neşe yok! 2012 kasımdan beri. olacak şey değil. hızlı bir neşe geçişi olacak bu konu. uyarı! ağır çocuk fotoğrafı içerir. geziler için bloğumu takip edenler kusura bakmasınlar :)  

29 Ağustos 2016

ucundan kıyısından kaunas

beautiful-eastern-europe.blogspot.com
programın bir günü de kaunas'taydı. tanıdığım bütün litvanyalılar kaunas'tandı ve gerçek litvanyalıların kaunas'ta yaşadıklarını söylüyorlardı. yalan mı?  ikinci dünya savaşına kadar vilnius nüfusunun yarısı yahudi, geri kalanın üçte ikisi rusmuş. kaunas hep litvanyalıların olmuş (!). benim kaunas'a dair bildiğim tek şey basketbol'da efsane olan zalgiris kaunas diye bi takımlarının olduğu ve dev sabonis'in de bu takımdan geldiğiydi.

25 Ağustos 2016

trakai



bi gezi blogu havasıyla yazayım: "vilnius'a yolunuz düştüyse trakai'ye mutlaka gitmeniz gerek; tarih, coğrafya, gusto..." . hey hey heyyyt..   şaka maka da trakai'nin fotoğraflarını görünce burayı kaçırmamak lazım demiştim kendi kendime. litvanyalı ortakların projenin sosyal aktivitelerine burayı dahil ettiğini duyduğumuzda çok sevindik! bir bilenle görmek gerek...

22 Ağustos 2016

vilnius III

bir yıl sonra bi gezi yazısı nasıl yazılırsa öyle olacak işte..


turistik gezi değil de 'denk geldi de gittim' gezisi şeklinde olunca zamanı yönetme hakkın yok. bi hevesle programa göz atıp boş zamanları hesaplıyorsun, sonra da toplantı uzamasın diye dua ediyorsun. en azından benim için durum böyleydi. ilkaycığımın keyfine diyecek yoktu tabi. 

işte öyle kısıtlı gün programalrından birinde nihayet old town dışına çıkma fırsatını bulduk. yolumuz ve yönümüz st. paul ve st. peter kilisesi. rehberimiz pek övmüş, görmemek olmaz..