20 Kasım 2009

mum dibi kedi

işten çıkmadan bağladım meseleyi. önce eve gidilecek, sucuklu, peynirli, turşulu, acılı muazzam bir tost hazırlanacak. uzun zamandır yavaş yavaş kaynayan çay eşliğinde bu tostlar mideye indirilecek. her şey akşam izlenecek diziye yönelik olacak: "bu kalp seni unutur mu?".

eve geldim, ilkay geldi, garaali daha gelmeden elektrikler gitti! hadi beyaz türk ağzıyla konuşalım: avrupa birliği'ne girmeye aday ülkemizde, 21. yy'da, medeni uluslar marsa giderken atamızın bize mirası türkiye'nin başkentinde elektrikler kesildi! (gözün çıksın akp!) evet. bizim dizi yalan oldu...



boş boş oturmayalım kabilinden mum ışığında fotoğraf çekme denemesi yapalım dedik ali bey'le. az buçuk çözdük meseleyi. meseleyi çözdük çözmesine de çözüme ulaşamadık kısıtlı olanaklarımızdan dolayı.

dümbük kediler adam gibi hareketsiz dursalar daha çok kare çıkartabilirdim (heralde!). ama durmadılar. sanırım burunlarının dibine koyduğumuz mumdan rahatsız oldular :)

18 Kasım 2009

sakarmeke

eylem yorgunluğunu atmak için kadıköy'de bildiğimiz tek deniz kenarı olan kahvehaneye gittik. dennis ve dilek'i beklemedik. bizi dinlemeyip aynı yoldan gelmeye kalktıkları için baya geç kaldılar. her yerde sakarmeke vardı. ve benim objektif bi halta yaramıyordu. garaali'nin makinesinin de desteği ile kuş fotoları deneyişlerimdir:


ama bu yukarıdaki sakarmeke değil tabi ki. o bir karabatak. karabataklar habire suya batıp durdukları için böyle açıktan görmek pek mümkün olmuyor. o yüzden bu foto kapak olmayı hakediyor diye düşündüm ben. bilmem iyi mi yaptım?

kuş burada çok belli değil ama ali'nin makinenin zoomu da bir yere kadar. en azından onunkinin zoomu var :(

(şu parasızlıktan ne zaman kurtulur da elimize yakışan, makineye layık bir lens alırız bilmek istyiorum artık! her zaman savunageldiğim insansız fotoğraf olmaz deyişimi kuşlar ve kediler söz konusu olunca yutuyorum. ama en yakın zamanda kuş fotoları çekmek istiyorum. hükümet hükümet duy sesimizi! memura %1milyon zam ulan!!!)

5 Kasım 2009

lévi-strauss göçtü...


lévi-strauss ölmüş! 100 yaşında hatta 101 yaşından bir ay önce!

adamın bu güne dek hala yaşıyor olduğundan bihaberdim. levi-strauss öyle böyle bir efsane değil hani. bırak adamın öldüğünü yaşadığına bile ihtimal veresi gelmiyor insanın. o derece yani...

adamımız en kısa haliyle yapısal antropolojinin kurucusu. böylelikle bir yandan modern antropolojiye diğer yandan yapısalcı teorilere yol vermiştir. bu adamın hala yaşadığına bundan inanmak zordu ya! antropoloji doğmuş, çeşitlenmiş ve can çekişen bir 'bilim' haline gelmişken, yapısalcılık işlevselcilikle ateşli bir ilişki yaşadıktan sonra fenomenoloji ve lingüistik gibi meyveler vermişken, ve bununla yetinmeyen hain torun postyapısalcılık hayata tutunmaya çalışırken kendi çukurlarına girip girmemeye karar verememişken bu adam hala yaşıyormuş. garip!!

levi-strauss ilk alan çalışmasına brezilya yerlileri arasında 1938'de başlamış. yani her evde ampullü radyonun, manyetolu telefonun olmadığı dönemde :) aslında hukuk ve sosyoloji okumuş olan bu abimiz alan çalışması sonrasında ortaya öyle baba bir eser koymuş ki akademik camiayı baya sarsmış. kimisi buna milat derken kimisi de teorilerine altyapı buldukları için sevinmişler. o denli yani...


(devamı var :) )