1 Eylül 2016

sardes a.k.a. sart harabeleri


senelerdir salihli'ye gidip gelirmişiz de ilkay'ı bi sart'a götürmemişim. üstüne üstük bi de hep anlatıp duruyormuşum sart şöyle güzel, tapınağı böyle güzel diye. söz vermişim hatta! hatırlamıyorum ama bu hassas yerimdir; bi söz verdiysem tutarım. o konuda hala angaralıyım. kalkın da yola düşelim, dedim. --böyle artistlendiğime bakmayın salihli'den sart'a gitmek 10 dakikadan fazla değil. yani benimkisi harbiden süzme eşeklik--




bizim zamanımızda buranın ismi 'sart harabeleri'ydi. bilmiyorum hala aynı isim kullanılıyor mu yoksa hak ettiği gibi 'sardes antik kenti' gibi şık bir isme kavuştu mu. eski izmir yolu antik sardes'in tam ortasından geçer, geçerken etrafta tarlaların içinde duvarlar, sütunlar görebilirdiniz. şimdi yolun geçtiği yer değişti ama hala tarlaların ortasında duvarlar görülebiliyor. yoldan geçerken görünen kısmı işte şu üstteki gymnasium idi.


 

buraya ben defalarca geldim. her seferinde var olan bilgilendirme tabelalarına daha fazlasının eklendiğini gördüm. çok ama çok yavaş ilerleyen kazı-ekspedisyon-restorasyon süreci. ama duyduğuma göre çalışmaların seyri iyiymiş. mesela eskiden şunun gibi iyi düşünülmüş bir site yoktu: http://www.sardisexpedition.org/tr . neyse burada -adetim olduğu üzere- ansiklopedik bilgi vermeyeceğim. tutabileceğim kadar tutacağım dilimi. sardes eski. hem de çok eski... 



daha çok neşe'yi ısındırma turları gibi oldu bu gezimiz. şu an bilinen en eski roma yollarından birinde yürüdüğünü bilse... 


sardes'in bu kısmı, yani hemen yol kenarındaki gymnasium-hamam bölümü aslında tali bir bölüm. mesela neşe'nin üstteki fotoğrafta oturduğu yer bizans dükkanları. sardes'in tarihine nazaran yeni bir bölüm.. düşününce ülke bu konuda çok zengin. sultanahmet, süleymaniye camiileri ayasofya'ya kıyasla yeni, ayasofya da buraya nazaran yeni.. hatta burası roma dönemi sardeis'i, diğer taraftaki lidya sardeis'ine göre yeni! burası harabe haline geldiğinde ayasofya daha yeni yeni ihtişamıyla yükseliyormuş.


sinagog (havra). bu yerdeki mozaikleri ilk ilkokuldan mezun olduğum sene görmüştüm. okulumuz otobüs ayarlamış, bir sürü çocuğu doldurup kula'dan manisa'ya devlet parasız yatılı sınavına götürmüştü. dönerken burayı da görelim diye uğramıştık. tamam yerdeki mozaiklerdeki desenin 'süleyman düğümü' olduğunu, buranın sinagog olduğunu veya lidya'nın az buçuk tarihini anlatan öğretmenlerimiz yoktu ama yine de buranın uğranılası bir yer olduğuna dair kanaatleri varmış demek. o da bi şeydir. en şaşırdığım, evet, bu mozaiklerdi...



sinagog'un ön avlusu.. bahsettiğim web sitesi harvard üniversitesi'nin sart amerikan hafriyat heyeti'nin sayfası. orada çok ilginç fotolar var, keşif, restorasyon fotoları gibi. buralar eskiden nasıldı'yı görmek isteyen o siteye mutlaka uğrasın.. http://www.sardisexpedition.org/tr


işte böyle bir yermiş sinagog ve de arkadaki gymnasium.. çalışmaların başladığı ilk aşamaların fotoğraflarını gördüm de, gerçekten iyi restore edilmiş burası.



buna kızmalı mı bilemedim. 'bırakalım tarihe dokunsun' ile, 'elleme tarih o!' arasında kaldım. ilkini seçtik. insanların tarihi eserleri kazıma, yok etme yönündeki azmini görünce taş bir aslanın tepesine çıkmak masum göründü bana.



neşe bu sütünların arasında oynamayı sevdi. zaten her yer çayır çimen. eline diken battı, onun o sıradaki asıl gündemi oydu.



arkadaki koca yapının bi hamam olduğunu bilse ne düşünürdü acaba. evimizin kıyısına sıkışmış 6 m2 banyo ve burası..



burasını gerçekten çok seviyorum. yerle bir olmuş bir kenti yeniden ayağa diken arkeologlara, sanat tarihçilerine, restoratörlere ve işçilere binlerce kez teşekkür..




ilkay bana hep diyor ki? neden çektin şimdi o fotoğrafı? internette zaten onun çekilmişi var. haklı. o yüzden fotoğraflarda neşe var. orijinal olsun diye :)


sardes'in asıl merkezine geldik. burayı hiç doğru düzgün gezemedim ben. 2-3 kez uğradım ama hiç bi şey anlamamıştım gördüklerimden. şimdi otlayan koyunlarla birlikte görecekmişiz demek.


burada ilk göze çarpan tabi ki artemis sunağı ve de tapınağı. hatta bu tapınak bu boyuttaki en büyüklerinden biriymiş. sunak bilinen en eskilerinden. bilirsiniz, artemis yunandan çok anadolunundur. gerçi onlar da pers'ten ve mezopotamya'dan devşirmiştir ya.



kızıl kirazkuşu. Emberiza caesia


valla kendimi tutamadım. tarih görmeye gelmiştim ama bozdağların kıyısındayız. börtü böcek sesi gani. dikkatim çok çabuk dağıldı. her yer çeşit çeşit kuş. o kadar ki üşenmedim, tapınak çekmek için taktığım geniş lensi tele lens ile bile değiştirdim.





neşe kendince oyun tutturdu. ama doğrusu, sıkıldı. yine de iyi dayandı...


hemen önde görünen m kilisesi. ismi neden M kilisesi bilmiyorum. ama o tarihlerden en iyi şekilde gelen kiliselerden biriymiş. nedeniyse çok basit, ki aynısı artemis tapınağı için de geçerli. toprak kayması! kazıların başladığı ilk zamanların fotolarını gördüm de, inanılır gibi değil. her şey toprak altındaymış. sadece görünen iki sütun başı... acaba sütunlardaki iz toprak seviyesinin izi mi?


işte o kilisede taşların arasına sıkıştırılmış bir incil. korece. aldığım yere geri koydum.  


kilisenin kapısı :)


bul bakalım kertenkeleyi fotosu...


kara kulaklı kuyrukkakan. Oenanthe hispanica.


gelelim yavaştan bu fotolarda neden cinematic isimli bir effect kullandığıma. efendim ben buraya gelirim, antik kent kalıntıları arasında otlayan koyunları görürüm de fotoğrafçı damarın kabarmasını nasıl engellerim? bir sürü foto çektim. ama istediğim açıya bir türlü geçemedim. ilki neşe yüzünden elbet, ikincisi boyum kadar çoban köpekleri yüzünden.  lakin birileri şanslıymış. bakın:


nuri bilge ceylan'ın kendi sayfasından aldım. arkadaş havayı gözlemiş, sabah erkenden kalkmış, koyunları bulmuş, almış sardeis'i arkaya, demiş çobana aç bi şemsiye, demiş sise in biraz.. al sana foto.. bu kadar olanak olsa, devlet bize de destek verse ben de çekerdim sayın ceylan!   



işte bizimkiler kendi halinde... çok kıskandım lan! ben de bari benim fotoğraflarım da nuri bilge ceylan'ınki gibiler görünsün diye cine efekt kullandım.



jawa motor. eskiden bizim köyde de çok vardı. bozdağ köylülerinde bunun genelde yandan teknelisi vardı. çekoslavakya malı, üzerinde kril alfabesiyle yazardı. ahh ahhh...


ilk kazı ekibinin sütunları dikmek için kullandıkları vinçler. burada bırakmışlar..


ben artistik fotoğraf çekecem diye uğraşırken her türlü arızayı çıkartan neşecik, annesinin sinirlerine yeterince tahribat verdikten sonra, gitme zamanı gelince yere oturup oyun oynamaya başladı ve ben gitmicem dedi. teşekkürler çocuk. büyü de hesabını sorucam tüm bunların...

26 nisan 2014..


Hiç yorum yok: