11 Eylül 2012

turgutreis, gümüşlük ve yalıkavak reloaded

önceki seferde de demiştim ya tatil fotoğrafı diyerek habire kızların fotoğrafını çekmişim. radikal pazar ekinde  türklerin iyi derece yapabileceği alternatif tatil olimpiyatları düzenlenmesi çağrısı vardı. kesin altın alınacak branşlardan biri de en fazla 1,5 yaşındaki bebeklerini sahilde yok öyle yok şöyle sürekli fotoğraflayıp durmakmış. adayım. olimpiyat komitesine bildirilsin. arayıp tarıyorum da geri kalan fotoğrafları bulmak gerçekten zor oluyor :)


bodrum'dan aytaçlar erken ayrılınca bize de son gün yarım adayı turlamak kaldı. daha önceki seferde bu turu turuncu klimasız dolmuşlarla yapmış ve yine de beğenmiştik. yollara düştük. burada fotoları mevcut. daha önce çektiklerimden çok farklı birşey çekmediğim için kendimce 16x5 banner formatta düzenledim fotoları. facebook'un nefret edilen zaman tünelinin kapak fotoğraflarına ithaf olunur.


turgutreis ilk gittiğimiz yerdi. ilk '95 yazında gitmiştim ve çok beğenmiştim. listeme öncelikle yat limanı vardı ama giremedik. özel güvenlik izin vermedi. geri kalan yerde de çok bir şey yoktu. aslında vardı da bize uyan yoktu demek daha doğru. şöyle güzel bir yatımız olsaydı.... biz de arada karşımıza çıkan heykellerle yetindik...






o kadar bodrum'a geldik de balık yemedik demeyelim diye turgutreis'te balık yiyecek yer aradık. ekmek arası balık bulduk. eyvallah diyecektik de donmuş balığı 2 saatte getirerek tüm hevesimizin içine ettiler. ankara'da can balık daha iyi yeminlen! velhasıl kelam son söz: paran yoksa turgutreis'e gitme!

sonraki rotamız gümüşlük




gümüşlük'e ilk geldiğimizde de çok beğenmiştik, bu sefer de çok beğendik. burada bir tatil yapmak lazım diyerek artık klasikleşen geyiğimizi yaptık. uzun lafın kısası seviyoruz burayı...


bu denize 'cidden' sıfır pansiyonlarda kalmak istiyoruz. yetmedi, bu denize sıfır evlerden birini almak istiyoruz. her ne kadar şu an gırtlağımıza kadar borç içinde olsak da. n'apalım gönlümüz zengin :)







bu anlar neşe'nin dalgaların ilk farkına varıp şaşkınlığa düştüğü anlardır...



gümüşlük limanına uğrayan bir tur gezisi.. biz hiç bodrum'da yat gezisine çıkmadık. çok fakiriz, çok...


16x5 portreler:

.




gümüşlük'ün güzel yanı her tarafta para harcamamak zorunda olmanız. çok para harcamamak diyelim, daha doğru olacak. belediyeye ait bir sürü çay bahçesine oturup makul ücretten çay içip tost yemek mümkün. siz otururken kimse ya tüket ya da git gibi bakmıyor size. hatta yan taraftaki pastaneden aldığınız şeyleri bile tüketebiliyorsunuz orada. konu dışı ama, tatilde neden çay bahçesine oturmak ister ki insan? (iç ses: neden istemesin ki zaten?) ben isterim. hatta tavla oynamak da isterim..



daha önce gelip de geçemeyi düşünmediğimiz tavşan adasını bu kez es geçmeyelim dedik. adada yine kazı çalışmaları vardı ve ada ziyarete kapalıydı. yine de geçelim de bari antik liman duvarının üzerinden kıyıya kadar yürüyelim dedik...





gümüşlük'ün kedileri ünlüdür. pas geçmek olmaz..





sonra yalıkavak'a geçtik:


hep diyorum ya bir geziye giderken en azından odaklamayı becerebilen biri olsun yanınızda. yoksa aşağıdaki gibi fotoşopla yapıştırılmış gibi duruyoruz fotoğrafta. duyuyon mu tuba hanım?




deniz taksisi. istanbul'dan buraya düzenli seferleri varmış. para güzel şey...



bu bisikletten bir şeyler çıkarırım demiştim. şarjım bitti. elde kalanlar böyle bir şey işte..



güneş batmadan yalıkavak'ta şöyle bir dolanalım, bitez dondurmacısına uğrayıp önceki uğrayışımızı analım, kızcağıza kanyaklı dondurma yedirelim sonra güneşi limanda batıralım dedik. yalıkavak'ta dolaştık, kız bizden akıllı çıktı kanyaklı dondurma neyim yemedi, bir parça akılsız çıktı vanilyalıyı da yemedi. kendi bilir sıpa. ben seni denemiştim zaten..




çok mutluydum çookkk :) yukarıdaki fotodan belli. tuba'nın karizmatik pozlarının bizzat ben tarafından yeniden yorumlanışıdır :)



21 temmmuz 2012

Hiç yorum yok: