3 Eylül 2012

tatildeydik


şimdi buraya fotoğraf koymak için bakıyorum da aslında koyacak çok da bir şey yokmuş. şöyle bir toplanıp da birlikte tatil yaptığımız tayfa toplu halde dizilmemişiz objektifin karşısına. varsa yoksa kızlar. olsun. izi kalsın. dediğim gibi, tatilde biz-bizeydik. yedik içtik bol bol yüzdük. darısı gelecek seneye. eksikler tamamlanır umuduyla :)




halimiz artık budur. işlevimiz kız taşıyıcılığı. babalık da diyorlar bazı yerlerde...


gümbet'teyiz. sahili sıkışık ve gürültülü ama denizi kalabalık ve güzel bir koy. ama çok kalabalık. bu bir parça can sıkıcı. neyse ki kızlar var diye sabahtan akşama orada değiliz. malum ozon delik. bazı saatler çok tehlikeli. ıstakoza dönmenin lüzumu yok. akşama doğru oradayız..

yüzme seansı sonrası akşam saatlerinde neşe ile büyük eğlencemiz: dalgalar. 


kreasyon değişiyor tabi. ilk gün her zamanki bezi ile çıplak. ikinci gün özel mayo bezler ile. sonra mayosu ile.. her hali dikkat çekiciydi sanırım :)


biz eskiden çok yapardık. akşam vakti dalgaların sahile vurduğu yerde oturup serseme dönünceye kadar beklerdik. baktım kimse yapmıyor artık bunu. yeterince cool değil herhalde. biz ailecek yaptık. neşe'nin o hali pek hoştu galiba. hiç ilgi eksik olmadı üstünden. gözlüklerini kıza takıp fotoğraf çekenler neyse de o yaştaki kıza kur yapan erkeklere ne demeli (olayın aslı: benim kız nerede yakışıklı erkek gördüyse sırıttı, güldü, bir şekilde onları yanına getirdi. işimiz var!)


neşe böyle kumla dalgayla uğraşırken defne ayların getirdiği tecrubeyle yüzme denemelerine girişmişti bile...


 gümbet'te yapmaya değecek 3 şey zannımca şunlar: (yukarıdaki fotodan)  parasailing; (aşağıdaki fotodan) yukarı tepelerdeki değirmenlerin yanına çıkıp bodrum tarafını seyretmek, sabah saatleri tercihen ve de kitap okumak (serenad'dan başka bir kitap elbette).




 bodrum'a gittik yine. ama gezemedik yine.. kızlarla imkansızmış. nedeni yukarıda. uykuları gelince uyumayan canlılar bunlar. bağırıp anırsalar da kendileri uyumuyorlar. bir de alışmışlar, annelerini emmeden de uyumuyorlar. mecburiyet dünyası, o kalabalıkta ıssız bir yer bulunacak ve emzirilerek uyutulacaklar. neşe'nin annesi muzaffer olsa da defne'nin annesi başka yol bulmak zorunda kalıyor :) yer: bodrum limanı...

 neşe ve defne demişken. araları pek limoni. bir türlü anlaşamadılar. kavga etmediler aslında. bizimki bağırmayı ve çığlık atmayı etkili bir iletişim yöntemi sanıyor maalesef. sürekli o modda. defne ise bu durumu hiç sevmedi. ona göre iletişim onunki gibi olmalı; kibarca ve normal insanlar gibi konuşarak -bu yaşlarda agucuk bugucuk yaparak. uyuşamadılar. üstüne üstük defne neşe'ye nazikçe dokunmaya kalksa bizim cadının cevabı defnenin saçını yakalamak oldu. kedilerle birlikte büyümekten gelen bir alışkanlık işte. neyse, durum defne'yi çok rahatsız etti. ne zaman neşe bağırsa o ağladı hıçkıra hıçkıra. o ağladıkça neşe bunu bir iletişim biçimi sanıp daha çok bağırdı. defen daha çok ağladı. böyle gitti. son güne kadar. son gün alışmışlardı birbirlerine. aytaçımın eşsiz çabaları sayesinde..

işte o iletişimsizlikten kalanlar:




seneye anlaşacaklarını umuyoruz. yoksa sanırım tatiller bize haram olacak...


 analar ile kızları...


tatilde bir de tülin vardı. ama hiç fotoğrafını çekmemişim. tüh olsun bana tüh. tülin! borcuN olsun :)

14-20 temmuz 2012, bodrum


Hiç yorum yok: