24 Eylül 2012

nihayet kapadokya - zelve vadisi


avanos sonrasında zelve vadisine yöneldik. nihayet doğru düzgün peri bacası gördüm :) mutluyum. döndükten sonra gezdiğimiz yerlerin tarihini bir okuyayım derken gördüm ki zelve hristiyanlığın ilk yayılmaya başladığı yerlerden biriymiş. ilk kiliselerden bir kaçının kapadokya'da olduğunu biliyordum da 'yayılan' ilk kiliselerin burada olduğunu bilmiyordum. ve 1960'lara kadar burada yaşanıyor muş da. işte burası şaşırtıcı çünkü bizim gezdiğimiz zelve vadisinde neresinin yaşanabilir olduğunu ben anlamadım. hatta kayaya oyulmuş cami bile varmış. biz görmedik! sonra fark ettim ki bizim gittiğimiz zelve vadisinin hepsi değilmiş. yani zelve vadisi değil vadileriymiş doğrusu. biz ikisini görmüşüz, üçüncüden haberimiz yokmuş. internetteki fotoğraflarda görünen zelve köyü o üçüncü vadiden. ziyadesiyle mesutum bu haberi duymaktan. gitmek için bir bahanem oldu. gördüğüm zelve'yi pek sevmişken görmediim bir başka zelve haberine napayım ki?





benim için kapadokya 'turistik' alanının başladığını gösteren fotoğraf budur işte...



vadinin içinde durup yukarıya bakınca bir çok insan gördük. oralarda birilerinin turladığını görünce o vadide durasınız gelmiyor. biz de hemen yukarı yollandık. nedense bu kayalıkların 'Kaygan' olacağını düşünmüştüm hep. ama ayağımdaki converselerle bile kaymadığımı görünce çok mutlu oldum. kız kucağımızda keçi gibi tırmandık da durduk sürekli..


bu tehlikeli bir yoldu, tamam korkmadım değil, korktum. ama çok zevkliydi. azbuçuk adrenalin insanı dinç tutarmış..

kritik bir seçimmiş polarize filtre kullanmak. iki üstteki fotoğrafı ben çekmiştim, onun altındakini de aliço. aradaki fark malum. polarize olmadan daha dengeli oluyormuş. napayım, iş işten geçti...





bir patika tutturmuş gidiyorduk. bilmiyorduk da kesin vardır bir yol deyip devam ediyorduk vadiye yukarıdan turlamaya. tüm bölgeyi yürüyerek gezen iki italyan genç karşımızdan geldi. yol var ama ben olsam bu ayakkabılarla ve kucağımda bir bebekle oradan gitmezdim dediler. ben kıçıma baka baka tüm o yolu geri döndüm. ilkay ayakkabı yetersizliğinden ürktü, o da aynı makus kaderi paylaştı. aliço işin macera kısmı bana düştü deyip turu tamamladı:



ben onu çekerken o da beni çekmiş işte :)



ve aile fotoğraflarımız:


ali'de neden poşu var sorusunun yanıtı: herkes başına bir şapka almayı akıl ederken ali bu kuralı es geçer. oradan bir şapka almaya niyetlenir, bulabildiği 'kafalık' çeşitleri kovboy şapkası ve poşu ile sınırlıdır. tercihini çok yanlış olarak poşu lehine kullanır. zira poşu ince ve serin bir kumaştan yapılmaz...


kızımın normal hali. çığlık!



20 agustos 2012


Hiç yorum yok: