27 Aralık 2009

nebi camii & dört ayaklı minare


bu camiileri bir aradan çıkartayım da içim rahat olsun, yoksa unutacağım eklemeyi. diyarbakır gezimiz süresince bu camiler planlarımız dahilinde değildi. gitmeden önce bu camilerin güzel olduğunu duymuştuk. eski kent içerisinde dolaşırken bu camilerle haliyle karşılaştık. kısa birer mola verip gönüllerini aldık. bir tanesi nebi camii (ulu camiiye yakın) bir diğeri şeyh mutahhar camii veya bilinen diğer adıyla dört ayaklı minare..




yukarıda görülen nebi camii. 15. yüzyılda akkoyunlular tarafından yaptırılmış. anadoludaki kare biçiminde olup da kubbeli olan tek camiymiş (ilginç not 1). biz içine giremediğimiz için göremedik. caminin cemaati ulu camii'ninkinden farklıydı. bahçesine girdiğimizde tehditkar bakışlarla karşılaştık. içeriye girmek yemedi. hatta biraz kaçar gibi çıktık. neyse camiye geri dönelim. ilginç not 2: en başta yapıldığında minaresi yokmuş. 1530 yılında hacı hüseyin isimli diyarbakırlı bir kasap tarafından minaresi yaptırılmış. 1960'da anıtlar yüksek kurulu minarenin yerini uygun görmemiş ve değiştirmiş! ilginç not 3: avlusunda selçuklu döneminden kalma bir medresesi varmış eskiden. hatta hemen yanında yine selçuklulardan kalma cami de varmış. toprak damla kaplı bir cami. 1927'de caminin tavanı çökmüş. ve yolu genişletmek için de devlet de minareyi yıkmış. selçukludan eser kalmamış...

yukarıdaki şeyh mutahhar camii. diyarbakır'daki her bina birbirine benzediğinden fotoğraf altı yazısı şart! biz bu camiye keldani kilisesi yolunda rastladık. cami şeyh mutahhar adında bir şeyhin arazisine yapıldığı için bu ismi almış. türbesi de caminin arkasındaymış.

akkoyunlu sultanı kasım tarafından 1500 yılında yaptırılmış. bu yüzden kasım padişah camii olarak da bilinirmiş (bir bilinen diğer ismi de şeyh matar camii imiş). camiye dair önemli bir not: bu cami de kubbeli bir cami ama kubbe binalara hakim olan siyah-beyaz taş dizisi ile örülüymüş.


dört ayaklı minare. minarenin camiden neden bu kadar uzakta olduğunu anlamadım. bilgiye de ulaşamadım. ayvalıkta gördüğüm camilerin de minareleri ayrıydı çoğunlukla ama onların hepsi kiliseden çevrilmeydi. bunlarda öyle birşey de yok. neyse. aslında böyle minare tipine diyarbakır ve etrafında rastlanmıyormuş. neden burada olduğuna dair rivayet de yok. ama halk arasında bir rivayet var ki bilsem kesin uygulardım. bir dilek tutup minarenin ayakları arasından yedi kez geçen kişinin dileği kabul olunurmuş. hüküm allahın!

bunu ekleyip eklememeyi düşündüm uzun uzun. ama nihayetinde burada. eşşekliğimiz yüzümüze vurulsun diye! yukarıdaki camiyi biz surlar boyunca yol alırken rastladım ve hemen fotoğrafını çektim. ama o an neymiş ne değilmiş bakmadım. şimdi baktım da ismi hadım ali paşa camii'miş. 1534'de diyarbakır valisi (hadım) ali paşa yaptırmış. ama eşekliğimiz şundan: caminin kitabesinde mimar olarak geçen isim mimar sinan! bu onun çıraklık döneminden, yani ilk eserlerindenmiş. sekizgen olarak tek kubbeli yapmış. avlunun etrafında şafii camii, medrese, zikir yeri ve hamam varmış. içerisi klasik osmanlı tarzı çinilerle işliymiş ama bu çiniler diyarbakır civarında yapılmış. görmek gerekirmiş. kaçırmışız...

20 aralık 2009



Hiç yorum yok: