30 Aralık 2009

içkale'nin içi

önsel zorunlu not: ben fotoğrafların blogger'a yüklenmesini saatlerce inatla beklerken bir başka kendini bilmez vatandaş benzer bir konuyu bloglamıştır. şahsen bu vatandaşın mesleki melekelerini kullanarak benim çanıma ot tıkadığını, önümü kesmeye çalıştığını, sabote ettiğini (daha benzer ve aynı bir çok deyim, atasözü ve kelime biliyom) düşünmekteyim. direnişteyim! vazgeçmiyorum ve bildiğim yolda yürüyüp o blogdakine benzer fotoları ben de yayınlıyorum! yılgınlık yok!!!

içkale eski diyarbakır'ın kafasını oluşturuyor. cümle garip başladı biliyorum ama açıklıyacağım. şöyle: diyarbakır surları bir kalkan balığına benziyor (haritasını sonraki konuya saklıyorum) ve içkale ise surların içinde kendi surları çevrili ayrı bir kale. o da kalkan balığının başını oluşturuyor. anlattım. rahatım :)

üstteki fotoğrafta eski cezaevi ve ardında içkale surları ve artuklu burçları...



aslında içkale denilen yer bu konuda fotoğraflarını sunacağım binaların çok daha fazlasını kapsıyor ki buna hz. süleyman camii de dahil. ali bey ve ben nedense içkaleye giriş kapısını çekmemişiz. içkale diyarbakır'ın ilk yerleşim bölgesiymiş.

yukarıda görünen artuklu kemeri artuklu sarayını içkale'den ayıran kapıymış (her ikisi de 1200 yılında yapılmış üstündeki kitabeye göre). onun hemen solunda görünen ise il kültür müdürlüğü. tayin istemeyi planlıyorum en yakın zamanda...


kemeri hemen geçince bu çeşme karşımıza çıktı. ne yapım yılı ne de kimin yaptığı biliniyor. ismi aslanlı çeşme. ama aslanı yok. kayınbabam siverek'te askerlik yaparken gelip gidiyormuş diyarbakır'a. ve o aslanı görmüş. eski bir fotodan o aslan:


güzelmiş. şu an bu saray bölgesi tamamen restore edildiği için her şey havada. aslanı kaldırmışlar. geri koyacaklarmış yerine.

dediğim gibi her taraf inşaatta. bu bölgenin önemi şu: burası her zaman diyarbakır'ın kalbi olmuş. abartmayalım. yönetim merkezi olmuş. hatta 1980'lere kadar diyelim...

eski adliye binası. pardon türkçeyi doğru kullanalım: "adliye eski binası". burası 70lerde jandarma bölgesiymiş. daha doğrusu jandarma kışlası gibi birşey. tam tekmil. zanlıyı jandarma tutukluyor, buraya getiriyor, zanlı burada yargılanıyor, ve buradaki işkencehanelerden geçiriliyor, ve sonunda buradaki cezaevinde yatıyor. bunların hepsi orada konuşma fırsatını bulduğum bir amcanın anlattıkları. hatta zanlı (artık mahkum!) burada öldürülüp kuyulara gömülüyor -tarih olarak 80'lere değin geri uzamıyor artık. bkz: ergenekon iddianamesi. diyarbakır'da bulunan ölüm kuyularının da burada olduğunu söyledi...


st. george kilisesi. roma döneminde 2. yüzyılda yapıldığı sanılıyormuş. artuklular tarafından sarayın hamamı olarak kullanılmış! şu an restorasyonda. bittikten sonra sanat galerisi olacakmış.

içkalenin içinin avlusu. her taraf harap binalarla dolu.. mesela karşıdaki bina ne bilmiyoruz.


o binanın arkası...

dikenli dilek teli. en başta rüzgarda uçuşan poşetlerin çaputların falan tele dolandığını sandık ali'yle. aklımıza geldi gelmesine de pek ihtimal vermedik dilek için bağlandıklarına. biz orada bu fotoğrafları çekerken bir kadın geldi. bir şey bağladı gitti. fotoğrafını çekemedik. utandık...

benim inziva yeri dediğim ama ne olduğu hakkında bilgimiz olmayan küçücük ve alçak bir yere giriş kapısı...

ceza ve tevkif evi. amcanın anlattığından biz buranın o "meşhur" diyarbakır cezaevi olduğunu sanmıştık. sanki tek zülum yapılan yer orasıymış gibi. araştırmacı meziyetler işin içine girdi ve ali o "meşhur" cezaevinin burada değil bağlar semtinde olduğunu buldu. burası yine de çok hüzünlü bir yer...


burası da restorasyondan sonra kongre merkezi olacakmış.


avluyu çevreleyen diğer binalar da restorasyon sonrası projelerde arkeoloji müzesi, taş eserler müzesi ve müze kafeterya olarak görünüyor. burası tam bir kültür merkezi olacak yani.

yukarıdaki fotoğrafta sağ kısımda yukarıya doğru çıkan merdivenler görülüyor. tabi ortada hiçbir tabela vs. bulunmadığından bilme şansımız yoktu. orası virantepe höyüğü imiş. ve artuklu saray kalıntıları orada bulunmuş. kazı hızla devam ediyormuş. ilk farkedilen klasik artuklu saray tipiymiş (!). etrafı süs havuzları ile örülü bir saray! bekliyoruz dört gözle...



(ali'nin fotoğraflarla olası benzerlikler tamamen tesadüfidir). ben bu fotoğrafı nihayet bildiğimiz tip minare gördüm diyerek çekmiştim...

şehrin etekleri terminolojisinin cuk diye yerine oturduğu yer. surların dışı...

"tutsak dicle" adını verdiğim bu fotoğrafta ilkaycığım dicle'nin dicle olduğunu anlamadı. açıklıyorum. orada su birikintisi olarak görünen şey dicle'dir.

fotografik not 1: aynı ali'nin blogunda yazdığı gibi ürkekliğimizi yenip de fotoğraf çekebilseydik burası gerçekten güzel hatta harika bir yer.

fotografik not 2: bulutlu havalarda ışık ölçümü almanın bir yolunu bulmak şart. gördüğünüz gibi tüm fotolarda ışık patladı. nedense polarize kullanmak da aklımıza gelmedi. bulut öyle bir şey ki güneş ışığın alıyor, homojen olarak tüm gökyüzüne dağıtıyor. o ışıktan kaçış yok. sanki stüdyo çekimi yapıyor gibiyiz. ama elimiz mahkum bir yerlerde gökyüzü olmak zorunda. yani fotoların üstünde gördüğünüz beyaz yerler aslında gökyüzü ve aslında mavi. belirteyim dedim..

21 aralık 2009

Hiç yorum yok: