30 Eylül 2009

bienal beleşçileri...

ilkay istanbul'a geldikten sonra yaptığımız ilk uzun yürüyüş. burada çok fazla fotoğraf yok. çünkü makine ilkay hanımın ellerindeydi. ama urban trekkinge halel getirmek olmaz diyerekten onun çektiği fotolarla birlikte u.t.'i buraya not düştüm :)

mecidiyeköy'den başlayan yürüyüşümüzün belirlediğimiz ara noktalarından biri feriköy rum okuluydu. enteliz ya (ve de memuruz ya) bienalin ücretsiz sergilerinden biri oradaymış. onu bulacağız ve entelektüel tatmine ulaşacağız. yürümeye başladık abide-i hürriyet caddesinden. aşağıda fotosu görünen sokağı görür görmez tanıdım. artık nasıl kazınmışsa kafama. 2 sene önce 1 mayısta taksim alanına çıkmaya çalışan kalabalığın toplanma yeri olan disk merkezi!

el insaf! yahu burası toplanma yeri olarak seçilir mi? akıl var mantık var! sokakın kendisi yasak savmacılığın, adamsendeciliğin göstergesi. yem olarak polisin önüne atsaymışınız milleti daha iyiymiş.. gerçi o sene olanları unutmadık daha. sendikaların milleti nasıl sattığını, nasıl marjinalize ettiğini....




feriköye ilerlerken sağlı sollu gayrimüslim mezarlıklarına denk geldik. daha önce de dediğim gibi şişli gayrimüslim azınlıklarının merkezi gibi. en azından arka sokağı. şimdiye kadar ermeni katolik mezarlığı, latin katolik mezarlığı, musevi mezarlığı (bunların üçü benim kaldığım otelin karşısındaydı), ermeni ortodoks mezarlığı, rum ortodoks mezarlığı, fransız katolik mezarlığı gördüm. istanbul'da yaşayan başka azınlık vardır mutlaka ama birisi bana say dese bunları bile zor sayardım.

burası feriköy'deki fransız katolik mezarlığı.. daha doğrusu dış duvarından görünenler. ilk geldiğimden beri mezarlıklardan birine girip fotoğraf çekmek istedim ama izin alamayacağımı söylediler. bu ne lan! cami yasak, sergi yasak (bir önceki gün ilkay'la denizcilik müzesinde tarihi dalgıç malzemeleri sergisini gezdik. orada foto çekmek için deli para istediler -gerçi değer o müzeye), avmler zaten yasak, mezarlıklar yasak. napacaz bu makineleri? kıçımıza mı sokacaz? diye düşünüyordum ta ki gazetede rum mezarlığına giren kimliği belirsiz (!) kişilerin mezar taşlarını tahrip ettiğini öğreninceye kadar. bizde bu kadar manyak, gerzek varken ben olsam ben de izin vermezdim heralde...

feriköy rum okulunu bulacaktık bulmasına da levhada kurtuluş yazdığını gördük. sokağın ilerisinde birşey var gibi görünüyordu. daldık sokağa (nedense hiç foto yok). cadde bakımlı olsa istiklalin bir derece aşağısı olurmuş. arada serpiştirilmiş güzel binalar. ve arada daracık sokaklar. sokak bitti. sağda solda kiliseler, mezarlıklar (yine). giderken bir şey dikkatimizi çekmişti. etrafımızdaki siyahi nüfusun fazlalığı. nedenini az çok sokağın sonunda anladık. gitmek istediğimiz yeri, yani taksimi gösteren levhada taksimin altında dolapdere yazıyordu. nolacak ki deyip 20 m. yürümüştük ki tipler direk değişti. biz de nolu nolmaz makineyi daha yeni aldık diyerek arkamıza bakmadan uzaklaştık oradan. otobüse binip aytaç ve özlemle buluşmak için taksime yollandık.

çeken: ilkay....

çeken ilkay... ben bu grubun en başta kara güneş olduğunu düşünmüştüm ama değillermiş. ne yazık ki isimlerini öğrenemedik. gayet iyilerdi...

aytaç ve özlem'le buluşmadan evvel galata kulesine kadar yürüdük. ara sokaklara daldık çıktık.

yukarıdaki fotoğraf tolgacan'ın katkısıyla benim ilk lomo (doğrumu ismi len) denemedir... :)

tünelde onları bekledik. geldiler. asmalımescidde geceyi bilmem kaç yapıncaya kadar takıldık. pek güzeldi valla...




urban trekking raporu:

tarih: 18 eylül 2009
mesafe: 8,03 km
toplam mesafe: 29,62 km
güzergah: mecidiyeköy, şişli, feriköy, kurtuluş, taksim, galatasaray, galata
katılımcılar: ben ve biricik karım :)

Hiç yorum yok: