27 Aralık 2011

bir ara istanbul'a gitmiştik


ankara'da bunalınca soluğu istanbul'da alıyoruz. o kesin. ama istanbul'a orası istanbul diye mi gidiyoruz yoksa orada birileri var diye mi gidiyoruz, işte onu kestiremiyorum. mesela haziran 2011'de bir istanbul gezisi yaptık. kız dünyaya merhaba demeden bir daha görelim istanbul'u dedik (belki de kız doğmadan bir istanbul görsün istedik). gittik. yine bizim tayfa. gezdik tozduk. diye hatırlıyordum. ama bir baktım ki hiç boğaz görmeden geri dönmüşüz ankara'ya. yok. sanırım istanbul istanbul'da birileri var diye güzel herhalde. işte 15 milyon kişi içinden bir kaç kişi... işte o günler var burada...

26 Aralık 2011

ilkay'ın gemicikleri - iskenderun


ilkaycımın şimdiye dek en sevdiği iş gezisi bizim biricik gözbebeğimiz antakya yönüne yaptığı olmuş. bunda antakya'nın ya da asıl istikametleri olan iskenderun'un kendisinin ne kadar katkısı oldu belli değil aslında. yanındaki arkadaş faktörü önemliymiş sanırım. işte o gezide çektiklerinden benim derleyip toparladıklarım...


20 Aralık 2011

ilkay'ın gemicikleri - izmir


ilkaycığımın iş vesilesiyle gittiği izmir'de çektiği, ancak çekebildiği fotoğraflar. 'misafir' diyecektim ama zaten kendisinin bir sürü fotoğrafını çalıp bloglamıştım zaten. kendisi yakın aile kotasından burada ikamet etmektedir efendim. işte bunlar da taaa 2010 nisanında gittiği izmir'den. zavallıcım izmir'e gidip sadece bu fotoğrafları çıkartabildiyse izmir'i gezememiş, yaşayamamış demektir ki bu da benim kendisini zaten önsel bir gıcıklığı olduğu izmir'e gitmeye kattiyen ikna edemeyeceğim anlamına gelir. olsun. denemeye değer(di). buyrun...

10 Aralık 2011

prag III

 işte gelmek istediğim yerdeyim. eski şehir meydanı, namı diğer stare mesto. bir önceki gün yemek sonrası yaptığım yürüyüşün benim için en can alıcı noktasıydı burası. aklıma koydum ya, öyle ya da böyle geleceğim buraya. gece gördüğüm haliyle beni yeterince çarpmıştı, gündüz darmadağın etti af edersiniz..


burayı doluyken göreyim diye seçmiştim. etrafındaki bunca çeşitlilikten bihaberdim. hele ki gece kapalı olan şu yukarıdaki kırmızı standlarda ne olacağına dair fikrim yoktu. az çok bizdeki turizm bölgelerindeki standlara benziyor. bol bol anısal obje, yerel ürünler ve gıda. alkolü de sayın bir zahmet. ama şöyle bir fark var: bizdeki turizm bölgeleri istanbul dışında genelde coğrafik oluşumlarla beslenirken burası tümüyle etrafındaki şehirle, sanatla besleniyor. ben yanlış olduğunu bile bile "mimari" olarak etiketliyorum bu başlıkları, ama lugatımda bunu ifade edecek yeterli kelime yok. işte prag gezimin son notları...   

8 Aralık 2011

prag II


özgürleştikten sonra ne yapacağıma karar vermek çok zor oldu benim için. ya hep savunadurduğum gibi yapıp, sokak aralarına dalıp gerçek pragla yüzleşecektim ya da akıntıya bırakıp dolanacaktım ki bu asıl olarak turistik mekanlarda kalmak demekti. çok fazla zamanım yoktu. dönünce başka yerlerde prag fotoğrafları görüp de oraları da görsem iyi olurdu aslında dememek için ikinci yolu seçtim. akıntıya saldım kendimi. zaten "gerçek" prag yaşamı nerede akıyordu, onu da hiç göremedim. bize hep o dolaştığımız bölgelerde pek çek yaşamadığı söylenmişti sadece. kıçımı yırtsam da ortalama bir turist gibi hep orada yaşayanlara çok sıradan gelen şeyleri ilginç bulacağım için ve bu yüzden de hep outsider olacağım için boş verdim. ama benim rahat rahat gezdiğim prag kısmını da pek sevdim...

7 Aralık 2011

prag kalesi


prag'daki son görüşmelerden sonra öğleden sonrası bize kaldı. ne mutlu! idi. ta ki kimlerle gezdiğim aklıma düşünceye kadar. sevgilininin, eşinin, dostunun değil de görev kağıdında senin adınla beraber kimin adı varsa  orada onlarla berabersen, sen de tüm asabiyetinle surat asıp duruyorsun. aradaki makul tekliflere dahi 'hayır' demek alabileceğin tek intikam oluyor. haksızlık da ediyorsun haliyle. tek tesellim prag'ın aslında o kadar da uzak olmadığı. buraları kafamca gezebileceğim bir toplamın listesini oluşturuyorum şimdiden. hazırlanın millet yola çıkıyoruz...