2 Mayıs 2012

washington turisti ben

o kadar uzun zaman olmuş ki buraya yazmayalı... blogger arayüzü değiştirmiş, bokum gibi olmuş. aradığım şeyi bulamıyorum. yani her değişim karşısında afallayan ve o değişimin kötü olduğunu düşünen kişi gibi ben de alışıncaya kadar google'ın blogger'ını değiştirip duranlara saydırıp duracağım... ama yazmamamın sebebi blogspot'un istediğim gibi bir arayüzü olmaması değildi. çift yıllarda başımıza gelen uğursuzluklardan yine başımız döndü. fırsat bulamadık. 2012 son çift yıl olsun bunca bela için..


washington dc'ye gidip geleli de çok oldu. hatırlamıyorum. sadece gittiğimiz yerler neresiydi onu hatırlıyorum. oysa bir sürü hikaye de duymuştum buralar ile ilgili. hatta yalan yok dinlerken 'bloga yazarım da şık durur' diyordum kendi kendime. yoksa washington'un gidilecek yerleri diye bir aranıp taransa aynı fotoğraflar çıkacak. o zaman da benim buraya yazıp durduklarım "işte ben buradaydım"ı ispattan öte gitmeyecek. ama ben buradaydım, bu doğru. bir farkla turist olarak...

baştan başlayayım..



burası benim otel odamın manzarası. ronald reagan ulusal havaalanının dibi. burası domestic uçuşlar içinmiş. biz dulles havaalanına geldik. bir ara yanımdaki arkadaş dulles'in ingilizce telaffuzunu dallas ile karıştırınca pek eğlendim doğrusu. dallas'tan washington'a limo ile gideceğimizi mi sanıyordu ki? ya da koskoca abd başkentine direk uçuşun olmadığını mı? insan gideceği yere şöyle bi haritadan bakmaz mı dallas nere washington dc nere? ben kendisinin jetlock oluşuna verdim bunu.. 



arkada görünen nehir: potomac river. aslında buraya bir harita koymak gerek:



washington d.c. başkent olduğundan bir eyalete bağlı değilmiş. yukarıdaki haritada kırmızı-pembe çizgilerin içi d.c. yani district of columbia. bizim otel nehrin karşı tarafında: arlington. o da virginia eyaletinde. o nedenle etiketlerde virginia var. maryland eyaletine de geçtik. ama transit geçtik. bir ayak bassa mıydım ki? haaa evet, potomac nehri. amerika kıtasında gördüğüm diğer nehirler gibi bu nehirden de okyanusa çıkıyorsunuz. tamam bizim kızılırmaktan da denize çıkarsınız ama kayseri'den yük olan bir gemi kızılırmakta biraz zor gider. fark bu. demiştim ya, bu nehirleri anlamak için haliçi gözünüzün önüne getirin. ondan daha büyüğü. boğazdan bile büyüklerini gördüm connecticut ve massachusets'de.




haa bu kez niye turist  olduğumu da anlatayım. ilk kez bir şehir turu yapıyoruz. rehber eşliğinde. bu kez gittiğimiz toplantıya davetli olduğumuz için her türlü sosyal etkinliklerine de katılıyoruz. bu tur da onlardan biri. turla rehberli gezmek garip. duyduğunuz hikayeler ilginç. ama istediğiniz yerde duramamanız kötü. şu saatte burdasınız demesi de cabası. ben bu yüzden istanbul'da bir rehberle kapıştım be! ama ben yetkiliydim, sonuç müspetti :)




george washington.. yürüyerek gezmediğimiz için bunlar nedir, kentin neresidir bilmiyorum. aslında kör kör gezmekmiş bu turistlik. mesela koyun beni toronto'ya ben sizi gezdiririm. ama buraya gitsek aval aval monumentlere bakıp dururuz..




burada sürekli olarak bir film setindeymişiz hissiyatıyla dolaştım. çünkü -god bless hollywood- her binaya aşinayız. ben abd hazinesini, arşivini, sanat müzesini nereden bileyim yahu? ama bildim.. yukarıdaki sanat müzesi ---dan brown'a şimdiden çaktım selam!



yukarıdaki kongre binası. dünyanın ebesini belleyen o kongre işte. yine dibine kadar giriyorsunuz kimse bir şey demiyor. güya abdliler güvenlik paranoyası ile ne yapacakalrını sapıtmışlar. siz gelin bir de türkiye'yi görün!


kongre binasının tam karşısı. ortada wasington monument, arkada lincoln memorial. solda sanat müzesi, sağda smithsonian institute. hepsi neredeyse aynı bölgede washington dc'nin başkentsel şeylerinin...



kubbenin tepesindeki bayan amerika! heykelin resmi adı özgürlük heykeli.. dc'deki hiç bir bina bu kadından yüksek olamazmış. çünkü en yüce değer bayan amerika'ymış.  bu adamların inandıkları/dayandıklarına gösterdiği saygıyı cumhuriyet elitlerimiz anıtkabir'e gösterebildi (bkz. civic religion); ama vahhabi arapları kabenin dört bir yanına gökdelen dikmenin ne büyük bir hıyarlık olduğunun farkında değiller.. üstüneüstük kabe manzarı diye odaların fiyatı yüksekmiş. napacaklar? kabeye bakarak mı sevişecekler?



ve işte occupy d.c. eylemcileri. baya direndiler buralarda. polis kendi yasalarını da aşıp saldırıncaya kadar. freedom square. duramadık elbet. durmak isterdim. ama gözlemim şudur (yanından geçtiğim 10 sn boyunca) çadırlar var da pek içinde insan yok gibi. gerçi biz gezerken sokakta insan da çok yoktu. şehrin göbeği olmasına rağmen pek sakin görünüyordu her yer ve her şey. toplantı sırasında polisin trafiği bu yolu işgal etmeye bile yeltenmeyen, meydanı mesken tutan göstericilerden geçirmemek için baya düzenleme yaptığını öğrendim. millet nasılsa mtv'de kim kardasian'ın koca götünü izliyor; gerçi abc, nbc, cnn, fox izlese nolacak ki? kimse burayı haber yapmıyor. ama yoldan geçerken bari görmesinler diye çabalayan bir polis teşkilatı. ha bir de fbi/cia merkez binası buraya çok yakın. demokrasinn liberali olsa da gözünün yağını yirim ben!



sokaklardan...



ama sanırım politik olmak sorun sadece. eylemci olmakta sorun yok. yani apolitik eylemciyseniz, ne dediğiniz çok da belli değilse, göstermelik niyetine, hey işte demokrasi yanınızda. mesela bu kadın. biraz kafayı yemişe benziyor. o kadar şey okudum anlamadım tam olarak neye kafayı takmış. takdir ediyorum o ayrı. gece gündüz beyaz sarayın karşısında nöbet tutuyor. abd demokrasisi forrest gump tarzı bireysel eylemcileri seviyor, destekliyor da örgütlülerden pek korkuyor.



işte o beyaz sarayın sokağındaki 3 polis aracından ikisi. sizleri çankaya köşküne alalım lütfen!




2. dünya savaşı anıtı. kenarda meydanı sınırlayan sütunlar eyaletleri sembolize ediyormuş. iki kapı pasifiği ve atlantiği. bu havuzlardaki isimler de savaşılan cepheleri...


2. dünya savaşında ölen veyaa kaybolan 100 abd askeri için bir yıldız işleyip anıt yapmışlar. heryerde aynı edebiyat işte: vatan size minnettar...!


başkent olmanın gerekliliği o ulus olma halini temellendirmektir diyelim geçelim. ama burada dünyanın ağzına sıçan abd emperyalizimini öven birileri var yahu. ne garip di mi? senin lanetlediğini adam savunuyor, oraya gidince de gurur duyup gösteriyorlar.


dan brown'un kayıp sembol'ünü okuduysanız bu mekanalr/anıtlar başka şeyler oluyor sizin için. spoiler vermeyeyim ama bu anıt çok önemli. ve çok yüksek. o dediği yeri görmeye gözlerim yetmedi benim.



jefferson memorial.. ben pek beğendim bu binacığı.. abd'liler çok dalga geçiyor bu jefferson'la bir nedenle. güya 3 büyük abd başkanı sayıyorlar: g. washington, a. lincoln ve t. jefferson.. aman bana neyse!






yeni açıldı, bana nasip oldu. martin luther king anıtı...




bir poz vereyim izninizle..



kore savaşı anıtı. en sinirlendiğim an...



bakar mısınız ya? hiç tanımadıkları insanları öldürmeye gittiler demiyorlar da bizi savunun çağrısına cevap verdiler de kahramanca öldüler diyorlar. bok!



ama neyse ki dürüstler... : özgürlük beleşe değil! ne aldınız len kore'den?



bir de marifet gibi türkiye'yi de yazmışlar. şimdi abd götü yalayacağız diye kore'de ölsünler diye asker yollayanlar rahmetli vatanseverler oldu. onlar saysinde abd'lileri koruduk da daha çok "şehit" verdik diye böbürleniyoruz şimdi. o demokrasi aşıklarından allah razı olsun!


ve işte beklediğim an. lincoln anıtı!



 neden mi? iki sebeple. ilk sebep:



planet of apes'in akılda kalan iki sahnesi varsa birincisi yukarıdaki özgürlük anıtıdır; ikincisi de alttaki maymun lincoln anıtı! adamımız zor bela kendisini lincoln memorial'e atar. lincoln heykeline şöyle iyicene bakınca bir de görür ki lincoln bir ape! primat! tam o sırada iki polis aracı adamımızın görüş açısına girer, içinden maymunlar çıkar ve kabus başlar.. lincoln'den bana ne de bu sahnenin çekildiği yerde olmayı pek istedim ben.. güzeldi :)


ikinci sebep şuydu:


68'lerin efsane görüntüsüne şahit olmak. ama olamadım! su yoktu reflecting pool'da. deprem olmuş, su gitmiş. ben oradayken inşaattı. şansımı... bi dahakine inşallah!



ve vietnam anıtı. işte yukarıdaki: bir caucasian (yani beyaz), bir hispanic ve bir afrikan amerikan (yani siyah). gurur tablosu! gurur duyun. hadiii..



bu siyah duvarda da vietnam savaşında ölen askerlerin ismi kabartma halinde varmış. alfabetik. gidip tanıdığınızın ismini buluyorsunuz. yandaki kağıtlardan ve kurşumkalemlerden alıp o ismi elinizdeki kağıda işleyip anı diye götürüyorsunuz. ne hoş! ne vatansever! ne vatan-saver! sanırım abd yenildi diye bu kadar gösterişsiz burası...

yağmur var. otele dönüyoruz...

27 ekim 2011..

Hiç yorum yok: