ve karşınızda neredeyse tüm antakya tanıtım broşürlerinde yer alan fotoğraf! ben de çektim :) efendim, burası antakya katolik kilisesi. hemen sarımiye camii'nin arkasında, zenginler mahllesinin içinde. buyurun...
başlığı ben uydurmadım. kilisenin giriş kapısının üstünde öyle yazıyor. telaşeden ben çekmeyi unutmuşum ama şöyledir:
kilisenin olduğu çıkmaza girmeden evvelki köşebaşındaki dükkanda tanıştığımız satıcılar kendilerinin katolik olduklarını ve türk olduklarını söylemişlerdi. de biz pek inanmamıştık. nedense türk'ten katolik olmaz veya antakya'da türk olmaz gibi bir düşünce varmış demek ki bizde (!). ama bu isim konusu gerçekten de çok muamma. internette bu kilisenin tarihi ve cemaati hakkında neredeyse hiçbir bilgi yok. ama ibadetlerin türkçe yapılmasından dolayı türk ismini aldığı da iddia edilmiş. önemli değil zaten.
başa dönelim...
kiliseye giriş. ben daha bu tünelden bakarken buraya dair tek isim geldi aklıma: eden! cennet bahçesi. hani bu ilüzyonu verebilmek için çabalamışlarsa helal olsun! uzatsınlar ellerini de öpeyim..
nedeni de şu: bahçedeki meyve ağaçları meyvelerle (dah çok portakal) dolu. ve kimse toplamamış. hoş ben bu ismi buraya reva görürken antakya sokaklarını henüz tavaf etmemiştim. ondan kolayca vermişim bu ismi (belki de buranın katolik kilisesi olması da etkendir). antakya sokaklarında, evlerin avlularında bolca meyve ağacı var ve meyveleri toplanmamış! çocuklar aşırmamış! ağaçların kimisi o kadar meyve dolu ki başlarını eğmişler aşağı...
kilise yeni sayılır. katolikler 600 seneden sonra antakya'ya geri dönmüşler -nereden geri dönmüşler bilmiyorum- ve 19. yy'da sultan abdülmecit'ten aldıkları özel izinle eski bir antakya evini alarak burayı kiliseye dönüştürmüşler. yanına okul yapmışlar, yatakhane eklemişler. sonra burası oluşmuş. kilisenin genel görüntüsünü ben çekmedim değil, çekemedim. aramalarıma göre kimse de çekememiş. ancak helikopterle falan çekilir heralde. daracık antakya sokaklarında yer alan bu kiliseyi kim nasıl gçekecek ki?
buranın kapısı açıktı ve girdik. gezdik. levhaları okuduk. ama ben sanıyordum ki burası kilisenin giriş holu falan. değilmiş. burası kilisenin kendisiymiş. yani küçücük bir yer.
komik isa!
eski antakya evinden oluşmuş bu kilise de iki katlı. üst katına çıktık ve konu başlığında gördüğünüz sahneyle karşılaştık. detay:
ve tabi ki su kuyusu:
biz buradan çıkarken çocuklar yan taraftaki okullarının bahçelerinden çıkıp birbirlerini kovalamaya başlıyordu. aklımda şu kalmış: "bundan sonra mişel ile barbara ebeee" .
26-27 şubat 2010
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder