bilmem kaç saat uçakta zaman geçirdiniz. havaalanında sınır muhafızlarının onca ilgisine mazhar oldunuz, hem de gereksiz yere. iri kıyım bir şoför sizi bir limuzinle alıp otelinize götürdü. deli gibi açtınız, bir şeyler yiyip yattınız. gece uzun uzun başucunuzdaki telefon çalıyor. inanmadınız ilk başta. sonra baktınız durum ciddi. ahizeyi kaldırıp ... ne dersiniz sahi? ben bulamadım. sustum kaldım. ecnebi bir memlekette biri sizi yatağınızın başında hep duran ama hiç kullanmadığınız bir telefon marifetiyle rahatsız ederse, ve uyku gözünüzden ve dahi götünüzden akıyorken, telefonu nasıl açarsınız? karşı taraf ses verinceye kadar bekledim. adımı söyledi inanmadım. aksanı harika! bir daha söyledi. len, dedim. bu bizimkilerden biri. dedi ki anonsu duyuyor musun. hayır. aç kapıyı dinle, dedi. koridorda boğuk bir ses. asansörden. bu bir tatbikat değildir. asansörü kullanmadan katları boşaltın. oldu!
en başta umursamadım ne yalan söyleyeyim. ciddi bir şey olsa daha ciddi bir şekilde uyarırlardı herhalde dedim kendi kendime. lobiyi aradım. ses seda yok. eleman ingilizce bilmiyor ya, ciddi bir şey yok uyu sen, dedim vurdum kafayı yastığa. yarım saat sonra eleman yine aradı. lobiden. nasıl becerdiyse. itfaiye geldi. herkes aşağıda in istersen, dedi. durum ciddi. makineyi aldım çıktım. arlington'da ilk gecem. yangın var!