edirne dönüşü istanbul'da 23 nisan'a kadar biraz daha kalmak istedik. çalışan çalışsın biz gezeriz, dedik. ayıp oldu biraz galiba.. yarımadada kısa bir tur yapmışsız..
edirne'den sonraki gün ne yapmıştık hatırlamıyorum. ama akşamında çok eğlenmiştik. sanırım bağdat caddesi, caddebostan'ı turladıktan sonra koşa koşa eve gelmiştik; çünkü maç vardı. gençlerbirliği - fenerbahçe maçı. istanbul takımlarına karşı şansımızın tuttuğu bir sezondu ve feneri de 2-0 yenmiştik:
bir de o akşam kızlar pek eğlenmişti. defne artık bıdı bıdı konuşuyor ve hiç susmuyordu. hatta karşıma geçip gevezelik bile yapıyordu :)
ertesi gün kadıköy'e inip karşıya geçtik:
şimdi kabul etmemiz gereken şeyler var:
1. istanbul güzel bir kent (daha doğrusu, istanbul'un güzel yerleri bir hayli çok; 'güzel' tanımını geliştir!)
2. istanbul gayet de keyifli keyifli dolaşılabilir (daha doğrusu, dolaşılırsa şayet istanbul güzel bir kent)
3. istanbul'da yaşayanlar istanbul'un kıymetini bilmiyor (daha doğrusu, hayatlarının kıymetini bilmiyorlar yoksa çekilir mi 15 milyon kişi!)
4. istanbul güzel bir kent (başını kaldırman yeterli)
neşe mesela bu hengameyi çok sevdi. koca teyzelerin 'bu çocuğu neden buralarda dolaştırıyorsunuz, ezdireceksiniz kızı' çığlıkları aslında yerinde olsa da, o önüme gelene bir tekme modundaydı. pek bi eğlendi. anası kılıklı...
istanbul lezzetli bir kent. şişmanlatır. ama o yokuşlarda da verirsiniz o kiloları merak buyurmayın..
ne zaman o yarımadayı dolaşsam hep aynı şeyi dediğimi biliyorum. bu kent güzel! kent olarak güzel, eğer bir kentte yaşamaya niyetin varsa. benim kriterim bir kentte yaşamak istesem böyle bir kent olmalı'ya doğru kayıyor. ağzım yarı açık şekilde dolaşıyorum habire bu sokakları. sonra beyazıt meydanına geldik. eskiden buraya birlikte gelişimizi yad ettik. sonra şu duvar yazısını gördüm ve dedim ki "istanbul'un herşeyi olabilir ama bir odtü'sü yok"..
avuntu mu? değil. bir tespit. o an için yerinde de bir tespitti. başbakan bir tören için odtü'ye geldi ve odtü karıştı. öğrenciler saatlerce tören alanına girmeye çalıştılar. polisin gaz bombalarına rağmen dağılmadılar. her ne kadar eylemci öğrenciler 'uydu gönderilmesine karşı çıkan aşırı uç örgüt militanları' olarak yaftalanmaya çalışıldıysa da kimse yemedi. rektörlük "öğrencimi yedirmem" açıklaması yaptı. sonra türkiye utanç üzerine utanç yaşadı. kimi üniversite rektörleri başbakanı destekleyen, odtü'yü protesto eden açıklamalar yaptılar. sosyal medya 'göt yaladılar' tabirini kullandı bunlar için. diğerleri neyse de (sabahattin zaim üniversitesi mi neydi o?) bazı üniversite rektörleri neye güvenerek yaptı o açıklamaları kimse anlamadı. kimi yerlerde öğrenciler ve öğretim üyeleri çok sert tepki verdiler. mimar sinan gsü ve galatasaray ü. işgal edildi öğrenciler tarafından ve açıklamalar geri çekildi. diğer üniversitelere de yayıldı eylemler.. "her yer odtü her yer direniş" o zamandan kalma..
yani daha gezi eylemleri başlamamışken, daha türkiye inanılmaz bir dönemden geçmemişken, daha odtü ormanı için yeniden ayaklanmamışken.... sonrası malum "her yer taksim, her yer direniş" ..
arkadaşları kurufasülyecide bırakıp koşa koşa süleymaniye'ye gittik kızımla..
35 yaşında mimar sinan'ın en bilinen 2 camiisini görmek de varmış. selimiye süleymaniye'den kesinlikle daha güzel bir camii. ama süleymaniye daha kasvetli. ve nedense daha gösterişli.
neşe camini ekosunu pek sevdiği için duramadık içeride. çığlık atınca yankısının çok büyük olduğunu görmesi iyi olmadı. çığlık atıp durduğu için kaçtık hemen oradan. adam gibi göremedim yani..
neşe'yi o zamana kadar hiç bu kadar neşeli görmüş müydüm emin değilim hala. koştu, zıpladı, bağırdı ve bunları sonsuz bir döngüye girmişcesine tekrarladı da tekrarladı. mekanı sevdi galiba. sinan sağolsun! (mimar sinan adıyla bilinen şahıs mezarından kalkıp bana sosyolog bezgin demedikçe böyle. ikili ilişkilerimde adalet istiyorum. gerçi sinan mezarından kalkıp da gelmesin; korkarım kafasız bir cesetten! malum kafatası ölçümü yapmak için cumhuriyetimizin ilk ırkçıları kaybetmişti kafasını üstadın)
beyazıt kulesi. defalarca etrafını tavaf ettiğim bu kampüse bir kez girmek nasip olmadı. bir gün mutlaka gireceğim.
pek sevdim bu fotoğrafları..
istanbul'da yürüdük. belki de bu şehirde yapılabilecek hem bedava hem de keyif alınabilecek şeylerden birini yaptık. ben bisikletle dolaşmaya da varım elbet. balık tutmak sıkıcı gelse de bir bankın üstüne pinekleyip kitap da okuyabilirim saatlerce. bir parkta uyumak mümkünse uyuyabilirim de. bedava etkinlikleri bulmak şart, yoksa, pahalı şehir..
22 nisan 2013
iş kıyafetliler
ve artist pembeli. ilkay'ın onca inadına rağmen kızın dönüp dönüp pembe giymesi ilahi bir işaret midir acaba?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder