3 Ocak 2010

hasan paşa hanı & deliller hanı

işte karşınızda en baştan beri deyip durduğum hasan paşa hanı. yakın zamana kadar bu han bu işlevde değilmiş. içerisinde esnafın ve kahvehanelerin olduğu metruk bir binaymış. şöyle bir elden geçirmişler ve şimdiki hüviyetine kavuşmuş. artık içinde esnaf çay içmiyor; gelen gidenler çay içiyor. turistik bir mekan olmuş şimdi. biz eski halini bilmediğimizden haliyle bu halini gördük; sevdik..




ilk girdiğimizde hana şu yukarıdaki fotoğraf ile karşılaştık :) şivan perwer, ernesto che, said-i nursi, fethullah gülen, kemal atatürk, hz. ali, yılmaz güney ve ahmet kaya! müthiş bir kombinasyon. mevzu bahis ticaretse gerisi teferrüattır!!

hanın kuyumcular çarşısına açılan kapısı. vakti zamanında osmanlı sadrazamı sokullu mehmet paşanın oğlu diyarbakır valisi hasan paşa kente en başta bir kuyumcular çarşısı yaptırır. ardından da ketenciler çarşısı (kuyumcular çarşısını gezdik, gördük ama ketenciler çarşısından hiçbir iz kalmamış diyarbakır'da). sonra da 1572-1575 yılları arasında bu hanı yaptırmış. bu han diyarbakır'ın ikinci en büyük hanı imiş.

han tamamen turistik eşya pazarı ve kafeler diyarına dönüşmüş durumda. hoşnut olmadık da diyemeyiz hani. hele diğer hanın halini gördükten sonra.. han muğla'dan getirilen malzemelerden yapılmış horasan harcı denilen bir materyal ile tamir edilmiş. hem sağlamlığı için bu seçilmiş hem de diyarbakır'ın taşına uysun diye. bu da gereksiz bir bilgi :)

azadiya welat...

hanın üst katlarında küçük odalar var. servisi buradan alıyorsunuz. çok keyifli bir yer ama şöyle bir zaafı var. insanın burada uykusu geliyor. en azından bizim uykumuz geldi. sanırım kuyruğu yanmış it gibi ortada dolaşıp durduğumuzdan. ya da yılların hanının odasına sinmiş uyku kokusundan...

odaların kubbeli tavanları.


hahaha.. işte bu. pınar'ın lezzet dünyamıza kazandırdığı müthiş içecek. menengiç kahvesi. yabani fıstık tohumları önce kavruluyor. sonra eziliyor ve macun kıvamını alıncaya dek bu işlem devam ediyor. macun haline geliyor çünkü çok yağlı. sonra aynı kahve yapar gibi yapılıyor ama su yerine süt konuluyor. menengiç tohumu aldık diyarbakır'dan. denemelerimiz başarılı. evimize gelen özel misafirlerimize özenle hazırlayıp ikram ediyoruz. bekleriz efendim...

handan aile fotoğraflarımız :) aşağıda;

gülizar yenge...

yücel amca ve ilkay :) --ilkay bu fotoğrafı koymamı istemedi ama ben koydum !

teyzeler konseyi arasında kalmış taze gelin...

ailenin erkekleri...

ben!!! karizmatik adam

şen kardeşler...

maskeli üçleme. üzerimizdekiler poşu olsa dahi biz vahşi batıdaki tren soyguncularına benzemişiz :)

çay fotoğrafı serime ali'nin konsept katkısı. limonlu çay ve tütün saran yoldaş...

kubbeler üstü kuklası...

maalesef hasan paşa hanının bütününü gösteren bir fotoğraf yok. havalar serin ve yağışlı olduğu için hanın özellikle üst tarafı brandalar ile kapatılmış. sorduğuma göre 1 mart'ta açılacakmış. nasıl böyle dediler bilmiyorum ama kesin bir tarih verdiler. nasip! hayırlısı! belki bir sonraki sefere... ama şu aşağıda fotoğraflaa bakarak hanın aslında neye benzediği az çok çıkartılabilir. boyutu hariç neredeyse aynı çünkü.

burası deliller hanı. ben gezerken burayı deliLer hanı olarak kayıt altına almıştım ama geçmişi hakkında interneti araştırırken tamamen saçmaladığımın çünkü isminin aslında deliL'Ler hanı olduğunu gördüm. ismi şuradan geliyor. ortadoğu'ya ve fars ülkesine giden kervanların anadolu'ya geçi noktasına kurulmuş bu handa (tabi tersi de geçerli) bölgeyi tanıyıp bilen, oraların dilini konuşabilen rehberler, kılavuzlar ve tercümanlar bulunurmuş. onlara o zaman 'delil' denirmiş.

diyarbakır'ın en eski hanı olarak biliniyor. yapım tarihi 1527 imiş ve osmanlı valisi hüsrev paşa tarafından yaptırılmış. bir diğer ismi de hüsrev paşa hanı zaten...

han şu an özel bir işletmeye devredilmiş ve otel olarak işletiliyor (kervansaray otel). otel olunca da haliyle gayet gereksiz işler ortaya çıkıyor. diyarbakır sanki yeterince otantik (!) değilmiş gibi burayı daha otantik (tabi ticari ve turistik anlamda) hale getirmek adına ne kadar gereksiz malzeme varsa avluya doldurulmuş. hastayım zaten şu anlayışa; bir mekana çamaşır tahtası, tekerlek, sini, güğüm, kazan, eski dolap, metal aydınlatma, gaz lambaları, semer falan koy olsun orası tarihi yer. ulen orası zaten tarihin kendisi! çirkinleştirme bari... o yüzden az buranın fotoğrafı.



hanın/otelin giriş kapısının karşısı. kapının üzerinde solda muhammed sağda allah yazıyormuş hat üsulu ile. ben okuyamadım onu da belirteyim..

işte o dediğim gereksizliklerden bir tanesi. otelin girişinde bir aslan heykeli. alçıdan. patisinin altında futbol topu. yahu bu galatasaray'ın 100. yıl logosu değil mi? nedir bu! galatasaralıyız, seviyoruz sevenden ötürü falan mı? hem de bu otelde? saçmalık. ziyan!!!

19-21 aralık 2009

2 yorum:

marko pasa dedi ki...

fotoların yarısı benden len, telifim nerde

gezenbezgin dedi ki...

:)

fotoğraf yarışmasında kazandığım ama senin unutturmaya çalıştığın gofretin yerine say!