13 Ekim 2010

bodrum



tamam artık koyuyorum, ihmal etmiyorum blogu dedim diyeli 1 aydan fazla zaman geçmiş. bu sırada bekleyen fotoğraflar da üst üste yığılmış. ama hayat şu sıralar fazlasıyla hızlı benim için. o nedenle biraz ipin ucunu kaçırdım açıkçası. işte eşşekler gibi çalışıyorum. eve gelince yemekten sonra canım daha fazla sigara çekmesin diye olsa gerek 10 gibi uykum geliyor (bugün sigaradan azadeliğin 70. günü!). haftasonları da marifetmiş gibi hafta içinden daha erken saatte kalkıp pedallamaya gidiyoruz.--bunun ayrıntıları sonra :)

eldeki fotoğrafları atlamak istemiyorum o yüzden hızlı bir geçiş seromonisi halinde sunacağım...

 evvela şunu demeli. burada benim de, ilkay'ın da, dennis'in de çektiği fotoğraflar var...

tatilimizin son gününde en baştan beri gidelim dediğim ama milletin nedense "ne var ki orada" dediği bodrum'a geldik. zamanımız harbiden kısıtlıydı. sabah garajın hemen ardındaki pazardan bir şeyler alıp gümbet'e nurşen teyze'nin yanına gittik. 



deniz börülcesinin pazarda satılan bir şey olduğunu bilmiyordum...


.



 gümbet'te çok aç olmamamıza rağmen (!) yedik... içtik... deniz'e gittik... 


burada bir sürü fotoğraf çekmişim ama başka bir yere kalsın o. nurşen anayı araya sıkıştırmayalım şimdi... ama şu televizyonu araya sıkıştırmak gerek ve de şart. efendim bu gariban, öğrenci yıllarımızda sefil evlerimizde senelerce bizim çilemizi çeken televizyondur. hala inatla çalışıyormuş ve emekliliğini gümbet'te geçiriyormuş...

gümbet'ten uçak kalkıncaya kadar bari bodrum'u da görelim dedik de bodrum'a gittik. beni dinlemeyip daha önce gelmediklerine çok pişman oldular. ohhh olsun diyeceğim ama işin bi ucu benim de bi tarafımda patladı neticede. arkadaşlar bodrum'un içini de bodrum yarımadası gibi beton üstüne beton sanınca bodrum bizden mahrum kaldı maalesef..

neyse.. bodrum...




küçükken abimin marmaris yat limanında çekilmiş bir fotoğrafını görmüştüm. ve nedense o fotoğrafı çok sevmiştim. o zamandan beri nerde gemi direği görsem onu çekiyorum. ve nedense ne zaman böyle fotoğraflar çeksem çok güzel olacakmış gibi hissedeim. oysa öyle ahım şahım olmadığını ben de biliyorum ama, siz bir de benim gözümlen görseniz...




gelmek için yeterli görülmeyen bodrum müzesi !!!


halikarnas balıkçısı


yukarıda ve aşağıda iki farklı heredot...



bodrum kalesinin duvarlarından. bana haçlı simgelerini çağrıştırdı. buraya koyayım da sonra unutmayayım, araştırayım... eskiden olsa bunları tek tek bulurdum bir de işmiş gibi buraya koyardım ama üzerinden 2 ay geçince olmuyor...



ayvalık'ın kedileri varsa bodrum'un köpekleri var...




bu yukarıdaki fotoğraf da bodrum'da cami bulup çekemeyeceğimi iddia eden dilek'e gelsin. ben de makine varken her yerde cami peydah olur güzelim .... ne yani millet cıbıl cıbıl olunca camiler utanıp başlarını mı eğecek ?  artı bu öylesine bir cami de değilmiş. tarihiymiş de. ama bakamam şimdi neydi diye...





magnetlerde bolca tasvir edilen bodrum evleri. doğrusu ben çok göremedim. mutlaka ara sokaklarda vardır. biz zaten zaman sıkışıklığından çarşısı pazarı limanından başka bir yerini gezemedik bodrumun.



ama yine de bir gerçek var ki bodrum'u her gördüğümde bir önceki gördüğümden çok şey kaybetmiş oluyor. 
dilek'in begonvil aşkına iştirak...


kına dövme


milas havaalanına gitme zamanı....


 bodrum garaj



milas havaalanı...




biz gittikten sonra....

16 temmuz 2010

2 yorum:

lajvard dedi ki...

cunda'nın kedileri bodrum'un köpeklerini döver!

gezenbezgin dedi ki...

kesinlikle !!! :)

tartışılmaz bile