22 Şubat 2010

bohça


nihayet beklediğimiz tarih geldi. 20 şubat 2010. kızımız dilek'i oğlumuz deniz'e aldık. veya şöyle de denilebilir: kızımız dilek'i oğlumuz deniz'e vardik. nasılsa ne alanız ne de veren ya, hatta hem alanız hem veren, en çok biz eğlendik, karlı çıktık :) dilek ve deniz telaşını çekti, tüm gerginlikleri yaşadı, keyfini biz sürdük vesselam...


ani bir kararla lüks doğu karadeniz seyahat ile afyon'a, oradan şans eseri de kamil koç ile denizli'ye geçtik. aytaç'ın uçağından evvel denizli'ye ulaşmış olduk. deniz aytaç'ı almaya geldiğinde bizi de görsün şok olsun dedik. oldu. zaten şu söz/nişan olayında her şey de çok güzel oldu :)





denizlerin evinde ki harika kahvaltıdan sonra -özellikle o domates kurusu ve tire ekmeği- inanılmazdı, sıra kız evine bohça getirmeye geldi:

atatürk ve yaverlerinin fotoğrafları altında dilek hanıma ve ailesine teslim edilecek bohçalar özenle hazırlandı, sarılıp sarmalandı.

gitmeden önce arabaların aynalarına havlular bağlandı.

garibim aytaç arabanın kirasını aldığı hediyelerle neredeyse karşıladı. ondan pek mutlu :)

oğlan evi kız evine ulaştı...


amma velakin kız evi naz evi çıktı. damat tarafına kapıyı açmadılar bir süre (tarih en baştan itinayla yeniden yazılır!)

bu hanımefendi tuana! dilek'in dayısının torunu..

kız evinde oturduk. bir kez daha çayımızı içtik. sonra oğlan evini evine yolladık. o aşamadan sonra resmi olarak kız eviyiz.. çarşıda çikolata, baklava gibi muhtelif alışverişler sonrasında bu kez kız evi olarak oğlan evine bohçacı olarak yollandık..



deniz'in anneanne...

deniz'in babaanne...

deniz kendisine gelen bohçalardan pek memnun kalmamış gibi. ne bekliyordu ki? içinden playstation 3 ya da arjantin forması çıkacağını mı?

bizim için gelen giden önemli değildi. azla geçinebilen kanaatkar insanlarız biz. önümüze bir ince belli çay koysunlar bir de sigara içebileceğimiz yer göstersinler yeter. amma yedik! ama ne yedik!? sürekli, durmadan! işte yukarıda şiddetli lodos denizlerin evi döverken bir yemek daha sonrası aytaç'ın sigarası...

kendim de görüneyim biraz. deniz'in dayısı ve biz ...

saat akşama yaklaştıkça kızların kuaför telaşı başladı. 4'de gidilmesi gereken kuaföre her zamanki gibi geç kalındı ve 6'da gidilebildi. her zamanki gibi kuaför bunları beklemedi ve araya başka insanları aldı. ve her zamanki gibi 1 saatlik kuaför işi uzadı da uzadı. bu anlar ilkay'ın objektifinden :

çok mutlu ve heyecanlı dilek :)

ihrama girmiş gibi görünen dilek...

tokalı bezeli dilek...

üstte makyajsız dilek, aşağıda makyajlanan dilek:



saçı başı tamam burcu ile dilek. kıyafetli hali aşağıda:

ta ta ta tannn! karşınızda evlenmeye pek meraklı, evde kalmaktan kurtulduğu için mazbut, baba evinden gideceği için mahsun gelinimiz...

aslında her gittiğimiz yerde hediye almak hoşumuza gitmişti de pek anlamamıştık neden sürekli hediye aldığımızı. annemin ve ablamın demesiyle fark ettik. boçayı getirenlere hediye verilirmiş. biz de uyanığız ya, hem kız evi hem oğlan evi, habire bohça taşıdık, habire hediye aldık. çok çakalız, çokkk :)

5 yorum:

Unknown dedi ki...

mıstıkkkk hemen diğer fotoğrafları da koy:)

gezenbezgin dedi ki...

hemen koyuyorum :)

Unknown dedi ki...

çok sağol mıstık:)
kıyafet gelinliğimsi olmasa da rengi tutmuş ama:)

bi de deniz de dileği seviyo:)

aytaç dedi ki...

DENEME deneme 1 1 1 2 2 .....

gezenbezgin dedi ki...

aytaç kardeş, deneME !

:)