3 Mayıs 2011

fuckin' colorado springs


colorado'da konferansa katılacağımız bilgisini aldıktan sonra heyecanlanmadım desem yalan olur. hatta ilk düşündüğüm şey, gayet ahmakça, "new york'a, chicago'ya, seattle'a, san francisco'a, new orleans'a herkes gider, mühim olan kimsenin gitmediği, gitmek istemeyeceği yere, ne bileyim idaho'ya iowa'ya minnesota'ya wyoming'e maryland'a gitmek" dedim. gezginiz çok havalıyız, o halde amerikalının kendisinin bile gitmediği yere gitmeliyiz. aslında yozgat'a gideceğini öğrendiğinde mutlu olan salak bi isveçli turistten hallice değilmiş durumum. gidince öğrendim. 

aslında gitmeden umudum kırılmıştı çünkü gugıllıyorum gugıllıyorum bi bok çıkmıyor. varsa yoksa rocky dağları. başka da bi şey yok. olsun! gidilecek ve görülecek! havan batsın emi! eşşek gibi gidecen zaten görev yazısı eline tutuşturulduktan sonra. ama keşke herkesin bana dediği gibi keşke gördüklerim yanıma kar kalsaydı, keşkeoralarda bir daha 1 km yol almasaydım birlikte, keşke... neyse...

şikayet edip duruyorum ama iyi gezdim de demeyeceğim bu colorado 'gezi'si için. bunları "gezi" diye etiketlediğime bakmayın. emin olun gezi olsaydı buraya yanımdakilerle değil burada eğlenebileceğim birileri ile gelirdim.  denver'a gittik, de nerede kaldık: otobanın yanıbaşında, pislik içindeki bir otelde. ama para cebimizde kaldı. di mi? gözümüzü toprak doyursun!



 yaklaşık 20 saat sürdü buraya ulaşmak. ankara-istanbul-frankfurt-denver! 3 uçak demek 3 havaalanı demek, o 3 havaalanı demek de 6 üstbaş aranması demek. ve herşeyden kötüsü uyuyamamak demek. adam gibi otobüs yolculuğu olsa binersin, oturursun koltuğuna, uykun gelince uyursun uyuyabildiğin kadar. uçakta habire uyanıp duruyorsun. yok başka havaalanına geldik, yok yemek servisi başladı, yok iniyoz kemer bağla, yok kalkıyoz 3 gulhü bi elham oku, ha bir de lufthansanın içecek servisini kaçırmamak gerekiyor tabi...

gece girdik otele. saat farkından dolayı yığılmadan hemen önce pencereden çektiğim fotoğraflardır bu yukarıdakiyle aşağıdaki...



sabah lanet bir havaya uyandık. her taraf bulut. colorado'da baharın en sert hissedildiği zamandaymışız ve milletin dediğine göre şanslıymışız. ne diyeyim? ben böyle şansın içine!

tabakhaneye bok yetiştiriyoz ya, hemen yola düştük. asıl hedefe colorado springse gidiyoruz. diğer ucuz otelimize...


 işin aslı şu ki rocky dağları dediklerini görünce harbiden heyecanlanıyorsunuz boş yere. habire uçakta pencere kenarında oturduğum için (müteşekkirim) denver'a ininceye kadar gördüğüm şudur: uçsuz bucaksız bir düzlük, tabir yanlış değil soğuk çöl. rusya'nın sibirya stepleri gibi. kanada hudson körfezinden sonrasında hava açıktı ve  neredeyse colorado'ya kadar her yer buzdu. ürkütücü. işte böylesi bir çölde dağlar mucize kabilinden. bu arada bu dağ silsilesi kanada british colombia'dan abd'nin new mexico'suna uzanıyormuş yaklaşık 5000 km boyunca. çok yüksek değiller aslında. en yüksek yeri 4400 m. imiş, o da colorado'daymış. rakımın da 1700-1800 m olduğunu düşünürseniz aslında farkı görüyorsunuz o da eder 2600-2700 metre. koy üstüne 15 seneyi. ne çıktı. mhp iktidar...


yani iskenderun'dan hemen arkadaki amanoslara baksanız aynı duygu. ama işte koyunun olmadığı yerde keçiye abdurrahman çelebi derlermiş...


otele yerleşir yerleşmez zamandan da kazanalım hele diye hemen dışarı çıkıyoruz. şok! kimse sokakta değil ve sokaklarda bir bok yok. hiç bir özelliği olmayan küçücük bir kasaba...






ottawa'da da demiştim kimse sokakta yürümez mi yahu diye. colorado springs'i gördükten sonra ottawa'ya ettiğim tüm küfürleri geri alıp ziyadesiyle c.s.ye sunuyorum. en azından ottawa güzeldi. görecek zilyon tane şey vardı. bu ne ya!!!

kent merkezinin her yeri public car park. her sokakta 2 tane minimum. bu da demek oluyor millet hiçbir yere yürüyerek gidip gelmiyor. toplu taşıma yok zaten. denver -cs arasında işleyen tek bir toplu taşıma aracı yok. ki 70 mil. ya charter uçağa bineceksiniz ya da taksi tutacaksınız. ikinciyi seçtik tabi. neyse geri dönersek cs'ye, bir allahın kulu yok yahu yürüyen. hatta biz yürüyoz diye garip garip bakıp korna çalan bile oldu.. iki yürüdük. nasılsa aynıdır her yer dedik (!) büyük bir öngörüyle, otele gittik koşa koşa. sanki otel daha eğlenceliymiş gibi.. ne diyeyim. koy götüne gitsin!!!


işte bu kadar şekilsiz ve kişilksiz bir yerdi colorado springs...

22-23 mart 2011

Hiç yorum yok: