1 Mayıs 2011

bu ne yaygara


6 ay geçti üzerinden neredeyse. işte kanada'dan niagara şelaleleri.
benim için kanada'nın sonudur her anlamda...



karmakarışık olsun bu kez de. çok erindim şimdi bunca fotoğrafı sıraya koymaya...

 şelalenin o altındaki insanların olduğu bölgeye biz de gittik :)

sezonu değilmiş. olsaydı bu yay şeklindeki şelalenin ortasına botla gidecektik. maid of the mist.  mevsimin daha yeni kapandığını duyunca çok bozuldum haliyle. 

kimine çok heybetli gelmese de ürkütücü bir su debisi var yine de. bu da işte o meşhur sözü uydurttmuş birilerine kıçlarından. niagara türktür, (ve bittabi) türk kalacaktır. aha o kadar...

nehir tam anlamıyla kanada ile abd nin sınırını oluşturuyor. fotolarda karşı kıyı olarak görünen çoğu yer abd...

gözetleme kulesi. paramız kıymetliydi, çıkmadık...

bu şelalelerden daha gösterişsiz olanı. üzerinde görünen binalar abd'nin new york eyaletinin niagara falls kenti. üzerinde durduğumuz topraklar kanada'nın niagara falls kenti. yani aşağıdaki foto...





 bir köprüden yürüyerek geçebiliyorsunuz abd tarafına. deneyelim dedik. neticede kanada vizesi ile abd'ye de girilebiliyor. ama sorun şuydu ki vizeler tek girişliydi. eğer abd'ye girersek yeniden kanada'ya dönüş yapamayacaktık. ondan, vazgeçtik..

 ama iki ülke arasında yürüyerek gidip geliyor millet. nedeni basit. abd'de mallar daha ucuz. sağlık vs. daha ucuz(muş) ve abd'de kumar legal. ama kanada'da da  alkol alım yaşı 18. dolayısıyla kanadalı aile babaları ve de zenginler abd'ye geçerken, abdli yeniyetme öğrenciler de alkol tüketip sevişmek için kanada'ya geçiyormuş...

 çikolatacaı. o barımsı zımbırtının üzerindeki makine çalışıyor ve size anında sıcak çikolata üretiyor. paramız çok değerliydi, bunu da yemedik...


çay serime yeni kıtadan starbucks'la destek.


 işte o dediğim köprü.. hemen önündeki yeşil köprü de balayı köprüsü.. tabi ki hikayesi var. ama gerçek şu ki orada bir köprü yapılmaya başlanıyor. ama o kış çok sert geçiyor. nehir öyle bir donuyor ki buz kütlelerinin basıncı ile o köprü çöküyor. geride bu abd tarafındaki ayak kalıyor. onlar da onarıyor. bir de hikaye yapıştırıyorlar üzerine. al sana müthiş bir touristic attraction...


martı serim için gelsin bunlar :)







şelalenin hemen döküldüğü yere indik...



 bu da şelalenin tam arkasındaki mağaralara giden tüneller.. işin açıkcası bi numarası yok. çünkü çok hızlı akıyor şelale. tek gördüğünüz bir açıklık ve oradan boşalan su. bizi kandırıyorlar bile olabilir.


şelaleden ayrılıyoruz artık..



köprünün drisek yaptığı yerlerden birinin üzerine nehrin iki yakasını birleştiren teleferik sistemi yapmışlar. en başta anlamadık ama aslında iki kanada yakası arasında gidip geliyor. fotoda üstte sağa doğru kıvrılan hat ayırıyor sınırı... neyse paramıza kıyamadık yine ...

 işte o nehir böyle bir hal alıyor hemencecik. bu kıtayı ilk gördüğümden beri diyorum onlar bunlara nehir diyorsa biz kızılırmaka falan başka bir şey demeliyiz. yahu haliçten büyük bu!

 o nehir boyunca sakin sakin ilerledik allahtan. kanadalıların pek övündüğü kasaba niagara-on-the-fall'a gidiyoruz. inanılmaz güzel bir coğrafya...

 karşı taraf evleri...

ve o dediğim haftasonları kırlara cottagelarına gidip balık malık avlayan kanadalı ve abdliler...

 burada kilometrelerce bisiklet yolu var. özendim şerefsizlere...



 işte o kasaba. tamam güzel de, çok film setinden fırlamış gibi geldi bana...


 ama ontario gölü ve etrafındaki evler inanılmazdı...


dönüş yolculuğu:

 tersane...


 ukrayna ortodoks kilisesi...

 şelale bölgesinde kuru kalmak mümkün değil..





 bu bölgede üzüm yetiştirilip şarap yapılıyor. valla akdeniz ikliminden gelip de denenir miydi bilmiyorum ama yapım tekniği çok farklıymış, sonradan öğrendim. belki de denenmeliydi (iç ses: tabi tabi yanındakilerle...)



ama tam turizme adanmış bu bölge.

ben burayı ilk bi süpermen filminde görmüştüm. süpermene aşık bir kadın clark kent'in süpermen olduğundan şüpheleniyordu ve onu denemek için kendisini buradan aşağı bırakıyordu. hadi süpermen ol da beni kurtar gibisinden. tabi clark'ımız kendini belli etmemek için kıza açıktan yardım edemiyor, ama gözünden görünmez ışık çıkartarak (ama bu ışığı biz görüyoruz tabi) bir ağaç parçasının suya düşmesini ve kızın da ona tutunup hayatta kalmasını sağlıyordu...

not: süpermen abd vatandaşlığından ayrıldığını ilan etmiş. demiiş ki artık bu anlamsız oyunun oyuncusu olamam, dünya çok global demiş. heralde yukardan bakarken anladı dünyanın ne kadar global olduğunu :)






ve ben ...



nihayet bitti kanada fotoları.
huzurlu muyum? evet...
bakalım bir daha ne zaman düşer yolumuz?
7 kasım 2010

Hiç yorum yok: