
son gün için planımız çoktan hazırdı. balat-fener civarı gezilip bolca fotoğraf çekilecekti. serap adapazarı'ndan dilek denizli'den geldi. oraları seçtik. çünkü gazetelerde fener (hatta cibali) ayvansaray arasının kentsel dönüşme tabi kalacağını okumuştuk. içine edilmeden gidip görelim dedik..
istanbul'un özellikle fatih ve eyüp belediyelerinde kentsel dönüşüm adında bir şey almış başını gidiyor. bunu ilk sulukule için duymuştuk. sonra tarlabaşı. şimdi fener, balat, ayvansaray.. sonu hayırlı olsun (nasıl olacaksa?!).. projeler hakkında bilgi, belge ve eleştiriler için tıklayın: bianet , radikal , mimarizm , planlama.org ..
neticede burası haber blogu falan değil. uzatmayayım. burada kim kime propaganda yapsın ki? biz gezdik, gördük. çok sevdik. keşke herkesi götürsek de neleri kaybediyoruz herkes görse...
kadir has üniversitesi'ne kadar taksiyle geldik eminönünden. cibalinin kıyısından dolaşıp bir sokağa daldık. bizim gibi dolaşan bir kaç kişi vardı. ve sanırım çoğu turistti. belki de basit nedenlerle; fener rum patrikhanesi burada (sebep 1), kentsel dönüşüm sayesinde yabancıların buraya artan ilgisi (sebep 2) ve de türklerin buralar hakkında duyduğu rivayetler (sebep 3). buralara daha çok turistlerin/yabancıların geldiği bizi gören her çocuğun önce hello hello diye selam vermeleri. sonra ellerini uzatıp mani (money) ya da dolar demelerinden belliydi. hello diyen her çocuğa merhaba diye karşılık vermekten sıkıldık bir ara...

haritasız çıktığımız için ana hattı kaçırmışız. aslında haliç kıyısındaymış her şey.. rum ortadoks patrikhanesi, metroloji kilisesi, bulgar kilisesi, rum kilisesi, surp hureşdagabet ermeni kilisesi, yusuf secaatin camii, balino rum kilisesi, aya dimitri ortadoks kilisesi, sinagog, hazreti cabir camii, muhammed el ensari türbesi, ahrida sinagogu, aya nikola yazması, ya vedüd camii gibi... bunların hiçbirini görmedik. saydıklarımın kimisinin ismini bilmiyorum. google earth'te de yazmıyor. bir kez daha gidip adam gibi gezmek şart oldu. (fotoğraf çekmeye meraklı arkadaşlara duyurulur!!!)

Okulun bugünkü binası, Ondokuzuncu yüzyılın en önemli mimarlarından biri olan ve Fener Rum Erkek Lisesi mezunları arasında bulunan mimar Dimadis tarafından (1881'de) inşa edilmiş. Haliç´in her iki yakasındaki yapılar içinde Süleymaniye´den sonraki en büyük binası olan eserin yapı malzemelerinden çoğu Marsilya´dan getirilmiş. Avrupa´nın çeşitli ülkelerinde özellikle İtalya ve İspanya´da da şatolar yapan Dimadis, eseri beş sene içinde bitirmiş. Fener sırtlarındaki yüksek tepe üstüne inşa edilen eser, geniş ve yüksek cephesi, kırmızı ateş tuğlaları ve ortasındaki kubbeli kalın bir kulesiyle dikkatleri çekiyor. Büyüklüğünden dolayı sıkça, yapı olarak çok daha küçük olan, Fener Rum Patrikhanesi zannedilir.
biz gördük :) harika. daracık sokaklarda köhne evlerin arasından fırlayan muhteşem bir yapı...
okuldan yukarı giden yokuşu tırmandık ve okula yapışık durumdaki mesnevihane camii içine girip fotoğraflar çektik. hemen yanındaki meryem ana rum ortodoks kilisesine giremedik. kapalıydı ne yazık ki...

ama işin garipliği burada işte. çarşamba gibi ismi bilinen, şeriattan korkarların simge semti fener rum patrikhanesinin yanı başında. zaten herşey iç içe. kiliseler, camiler, türbeler, ayazmalar, sinagoglar, mescidler, tekkeler, şapeller, azınlık okulları. mesela bolca takkeli erkek çocukları (hepsinin elinde oyuncak silahlar) ve çarşaflı küçücük kızlar gördük. dillerini tahmin edemediğimiz çocuklarla selamlaştık. kürt, türk, çingene... belki bilmediğimiz başka diller... tarihi romanlarda anlatılan o güzelim istanbul! --gerçekler farklı olsa dahi :(

acıkıp yemek yedikten sonra (kurufasülye+pilav) tekrar daldık sokaklara. açık olmayan kiliselere rastladık yine ama bir ayazmaya yalvar yakar girmeyi başardık. ayazma nedir diye sordum oradaki hataylı bekçiye. "ben sana tanımını yapayım ama sen de bu soruyu sormamış ol" dedi bana :) . efendim ayazma şuymuş. bir yerden su çıkarmış. yani kaynak. halk da bu suyun şifalı olduğuna inanırmış. ve tasdik için patrik'e başvururlarmış. patrik buradan çıkan suyu kutsarsa hemen üzerine bina, kilise inşa ediirmiş. ayazma buymuş. bekçinin dediğine göre istanbul'da bilinen 100 küsur ayazma varmış zamanında ama şu an sayıları iki elin parmaklarını geçmezmiş. (fotoğraf yok çünkü yasaktı)
feneri balatı geçip ayvansaray'a yürümeye devam ettik:






beton olup da üstünden raabaların geçtiği haliç köprüsü. hemen önündeki eski galataköprüsü. şimdi feshane ile kumbarahane'Yi birbirine bağlayan yaya köprüsü...



uzun süre taksime nasıl gideceğimizi düşündük. nihayetinde bir otobüse binip taksime geçtik. zaman geçirmek için istiklal boyunca yürüyüp durduk.
ve bir urban trekkingi sona erdirdik allah'ın izniylen...

tarih: 22 eylül 2009
>mesafe: 7,29 km
toplam mesafe: 43,26 km
güzergah: eminönü, balat, fener, ayvansaray, eyüp, taksim, galata
katılımcılar: dilek, serap, ilkay ve ben
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder